Osmanlı Devletinde Yabancı Sermaye
1850’lere kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya
pazarları için hammadde ve gıda maddeleri üretiminde
uzmanlaşmaya başlaması biçiminde gelişen çevreleşme
süreci, bu tarihten sonra başlayan yabancı sermaye
girişi ile yeni bir boyut kazandı. 1854’teki ilk dış
borçlanma ile başlayan yabancı sermaye girişi, daha
sonra çeşitli alanlardaki dolaysız yatırımlarla
devam etti. 19. yüzyılda merkez ülkelerinden sermaye
ihracı, merkezde yatırımlara dönüştürülmeyen fonlara
daha yüksek kar oranları arayışından
kaynaklanıyordu. Ancak Birinci Dünya Savaşına
kadarki dönemde dolaysız yatırımlar, tarım ve sanayi
gibi üretim faaliyetlerine değil, büyük çoğunluğuyla
demiryolları, limanlar gibi ihracata dönük altyapı
tesislerine yönelmişlerdir. Aynı biçimde, çevre
devletlerine verilen borçların cari harcamalara
değil de yatırımlara yönelen bölümü yine
demiryolları gibi altyapı tesislerine gitmiştir. Bu
nedenle çevre ekonomilerinin dünya pazarlarına
yönelmesi sürecine merkezden sermaye ihracının
katkısı, doğrudan doğruya üretimi arttırmak değil,
söz konusu ticareti kolaylaştırmak yönünde olmuştur.
Günümüzde dahi bazı kesimler yabancı sermayeyi desteklerken;
bazıları da yabancı sermayeye ödenecek faiz ve
ücretlerden ve milli duygulardan dolayı yabancı
sermayeye olumsuz gözle bakıyorlar. Osmanlı
Devletinde ise özellikle Ali ve Fuat paşalar,
yabancı sermayenin uzaklaştırılmasından ziyade
İmparatorluk içine alınmasına ve fakirleşmiş olan
toprağın ancak bu sermayelerin varlığı ile yeni bir
güç ve değer kazanacağına inanmaktaydılar.
1881 yılındaki yabancı sermayenin sektörlere göre dağılımı
verilmiştir. Osmanlı topraklarında yabancı sermaye,
%33,4’lük en yüksek oranla demiryolu yatırımına
yönelmiştir. İkici sırada ise bankacılık sektörü
%31,6’lık bir oranla gelmektedir. Onu da sırasıyla
sanayi %12, su, gaz gibi belediye hizmetleri %9,3,
ticaret %8,1 ve madencilik %5,6 oranlarında
izlemektedir.
Demiryolu, belediye hizmetleri ve özellikle madencilik alanında en
büyük payların İngiltere’ye ait olması ilginçtir.
İngiltere’yi Fransa izlemektedir. Almanya ve diğer
ülkelerin payları düşük oranlarda (hatta bazı
alanlarda hiç yoktur) kalmıştır. İngiltere’nin
durumu, sanayileşmesinin getirdiği pazar ihtiyacının
doğurduğu uluslararası ticaret akışkanlığını
kolaylaştırmak amacı ile ilişkilendirilebilir. Bu
ülkenin, demiryoluna sermaye yatırımı, aynı zamanda
ülke içinde mallarını pazarlama ihtiyacını;
madencilik alanındaki yatırımı, hammadde ihtiyacını;
bankacılık alanındaki yatırımı da, yüksek kar
marjlarını eline geçirmek istemesi gibi nedenlere
bağlanabilir.
Bankacılık sektöründeki ilgi de aynı oranlarda yalnızca İngiltere
ve Fransa’ya aittir. En yüksek toplam yabancı
sermaye 5.283.000 Sterlin ile demiryollarında iken;
5.000.000 Sterlin ile bankacılık sektöründedir.
Toplam yabancı sermayenin yaklaşık olarak, 3/1’lik
kısmı bankacılık, diğer 3/1’lik kısmı demiryolları
yatırımlarına harcanmış görünmektedir. Her ikisi de
Osmanlı toplumunda yeni yapılanma alanları olduğu
için bu durum normal kabul edilebilir.
Görülüyor ki, yabancı sermayenin amacı, Pamuk’un da
ifade ettiği gibi, üretimi arttırmak değil,
sanayileşen ülkelerin pazar sorunlarını gidermek ve
ticareti serbestleştirmek yönünde olmuştur.
1888 yılı başında yabancı sermayenin sektörlere göre dağılımı
(Ödenmiş Sermaye ve Tahviller Toplamı; bin İngiliz
Sterlini olarak)
Fransız %
İngiliz %
Demiryolları |
648 |
12.3 |
3.349 |
63.3 |
Limanlar |
- |
- |
- |
- |
Belediye Hizmetleri |
87 |
5.9 |
961 |
65.3 |
(su, gaz vb) |
|
|
|
|
Bankacılık |
2.500 |
50.0 |
2.500 |
50.0 |
Ticaret |
700 |
54 .7 |
580 |
45.3 |
Sanayi |
900 |
47 .5 |
795 |
42.0 |
Madencilik |
185 |
20 .7 |
710 |
79.3 |
|