BÜTÇE
AÇIKLAR VE OLAĞANÜSTÜ ÖNLEMLER
Savaş sırasında, hazinenin acil nakit ihtiyaçlarını
karşılamak üzere, vakıfların gelir fazlasına el
konması ya da reşit olmayanlara ait paraları
işletmek üzere kent bedesten'inde muhafaza edilen
emanet paraların2 müsadere edilmesi veya
zenginlerden zorla borç alınması gibi olağanüstü
önlemlere başvurulurdu. 1590'da İspanya'ya
yapılması tasarlanan deniz seferi için Sultan III.
Murad, devlet bütçesindeki açık nedeniyle
divan-ı hümayun üyelerinin ve beylerbeyilerin
maliyeti kendilerine ait olmak üzere kadırga
yaptırmalarını emretmiş; buna karşılık ellerine,
önceki yılların tahsil edilmemiş vergilerine
karşılık düzenlenmiş borç senetleri verilmişti.
Savaş sırasında tüccarın önde gelenlerinden de borç
alındığı anlaşılmaktadır.3 Büyük seferlerden önce
imparatorluğun bütün tebaasına olağanüstü bir nakdi
vergi de salınırdı; nitekim Belgrad ve Rodos
seferleri için her yükümlüden 15 akça toplanmıştı
Daha 1. Süleyman zamanında (1520- 1566) kamu
gelirlerinde darlık hissediliyordu. Örneğin, 1557'de saraydan carı hazineye 80.000 altın
aktarılması gerekmişti. Ama asıl müzmin darlıklar,
1587-1606 arasındaki uzun savaş döneminde baş
gösterecekti.
Osmanlı bütçe açıkları, 1523-1608 (bin akça)
Mali Yıl |
Gelir |
Harcama |
Fark |
1523-24 |
116.888 |
118.783 |
- 1.895 |
1524-25 |
141.272 |
126.581 |
+ 14.691 |
1527-28 |
277 .244 |
150.228 |
+ 127.016 |
1546-47 |
241.711 |
171.872 |
+ 69.839 |
1565-66 |
183.088 |
189.657 |
- 6.569 |
1567-68 |
348.544 |
221.532 |
+ 127.012 |
1582-83 |
313.744 |
277.578 |
+ 36. 166 |
1592-93 |
293.400 |
363.400 |
- 70.000 |
1597-98 |
300.000 |
900.000 |
- 600.000 |
1608 |
503.691 |
599.191 |
- 95.500 |
Not: Timar gelirleri dahil değildir. |
|
|
|
|
|
Bu rakamları değerlendirirken, 1584'te akça'nın
değerinin yüzde 100 oranında düşürüldüğünü
dolayısıyla 1592-93 yılı gelirinin önceki dönemin
akça'sı üzerinden değerinin yalnız 146.700.000 akça
olduğu unutulmamalıdır. 1592'nin harcamaları ise
181.700.000 eski akça ediyordu. Demek ki, aslında
harcamalar 95.878.000 eski akça kadar kısılmış, ama
bu, bütçeyi dengelemeye yetmemişti.
Osmanlı maliyesinde maaşların 354 günlük İslami ay
yılına göre ödenmesi eski bir gelenekti. Buna
karşılık güneş yılında mevsimlerin sırası
değişmediğinden, devletin mali yılı, tarımsal
vergilerin toplanmasında güneş yılına uymak
zorundaydı. Bu, bütçe muhasebesinde, özellikle de
maaş ödemelerinde tutarsızlıklara yol açıyordu. Her
takvim yılının sonunda doğan toplam maaş hakları,
güneş yılına göre 11 gün eksik kalıyordu. Bunun
sonucu, otuz iki yılda bir, bir fazla ay yılının
ortaya çıkmasıydı. Başka bir deyişle, otuz iki
yıllık bir dönem boyunca devlet yalnızca otuz iki
yılın vergisini toplarken, maaşlı kesim otuz üç
yılın maaşını talep edebiliyordu.' Bu da devletin
dönem dönem ekstra ödemeler yapmak zorunda kalması
demekti. Sahillioğlu bu durumun, devlet
maliyesindeki büyük döngüsel krizlerin esas nedeni
olduğu ve ücretli askerler arasında hoşnutsuzluğa
yol açtığı kanısındadır. Asker maaşlarının toplam
bütçenin yüzde 12'sini alıp götürdüğü
unutulmamalıdır. Yeniçeri maaşları her yıl dört
taksitte ödendiğinden, her sekiz yılın sonunda bir
ekstra ödeme, her otuz iki yılda ise dört ekstra
ödeme zarureti doğuyordu.
Muazzam boyutlara ulaşan bu olağanüstü harcamaları
karşılamak için devlet yeni gelir kaynakları bulmak
zorundaydı. Herhangi bir ödemenin gecikmesi veya
yapılamaması, yeniçerilerin ayaklanmasına yol
açabiliyordu. Sahillioğlu, tarihte bilinen asker
isyanlarını bu tür tıkanmalarIa açıklamayı
denemiştir. Eğer iç sarayın rezerv hazinesinde
yeterli kaynak varsa, kriz buradan hükümete borç
verilmesiyle göğüsleniyordu. Gelgelelim, onaltıncı
yüzyıl sonlarının uzun savaşları bu yedekleri de
kurutmuştu. Bunun üzerine hükümet, yeni vergiler
getirmek, gümüş akça'nın nominal değerini sabit
tutarken içerdiği kıymetli maden miktarını düşürmek,
ya da ganimet ve timar olarak dağıtılabilecek
topraklar elde edebilmek için yeni savaşlara girmek
gibi yöntemlere başvurdu. Ama bu önlemler de
sonunda, hem köylü ekonomisinin, hem de bütün
ülkenin daha fazla destabilize olmasına yol açtı.
1584'te akça'nın büyük ölçüde tağşişe uğramasının
ardından, 1578'de başlamış olan İran savaşı, yeni
kaynaklar yaratmak şöyle dursun, hazine için korkunç
bir harcama kapısı haline gelerek imparatorluğu uzun
bir malı ve siyası krize sürükledi. Askerler 1593'te
Avrupa'da yeni bir cephe açılmasına sevindilerse de,
burada da savaş, Kanuni Süleyman dönemindeki gibi
karlı bir girişim olmaktan çok uzak kaldı.