|
DİNİ VAKIFLAR
İnşaat ve bayındırlık işlerinin bir bölümünü
doğrudan doğruya devlet üstlenmekteydi. Saray
mimarları teşkilatının başına (sermimaran-ı
hassa'ya) bağlı muazzam bir kamu yapım, bakım ve
onarım şebekesi vardı. Her beylerbeyilik merkezinde,
gerektiği zaman yerel ustaları ve işgücünü seferber
edip kaleler, köprüler, camiler ve başka kamu
binaları inşa veya tamir ettirmeye yetkili bir
devlet (hassa) mimarı bulunuyordu. Buna karşılık
kentlerin çarşılar, dükkanlar, hamamlar ve
hedesten'ler gibi ticari tesisleri, dini hayrat
külliyelerini ayakta tutacak gelir kaynakları
yaratmak amacıyla, vakıf sistemi çerçevesinde
gerçekleştiriliyordu. Kural olarak, her türlü kamu
inşaatının başında, emin denilen özel bir görevli
bulunurdu. Kendisine tahsis edilen fonlarla,
girişimin örgütlenmesinden, denetiminden ve finansal
yönetiminden sorumlu olur; iş bittiğinde maliyeye
muhasebe defterleriyle birlikte kapsamlı bir rapor
sunardı. Dini çağrışımları olan su sistemlerine, su
kemerleri ve arklarının yapımına özel bir önem
verilirdi. Su yollarının bakım ve onarımı için, su
yolcuları adıyla bilinen ve herhalde Roma-Bizans
geleneğinin devamı olan özel bir örgüt vardı. çoğu
Rum olan bu uzmanlardan bir bölümü, Mekke ve
Kudüs'e, bu kentlerin su yollarını yapmaya
yollanmıştı. Öte yandan, çarşı ve pazar yerleri gibi
kamu tesislerinin inşasına, ancak kamu yararı
açısından mutlak surette gerekli görüldüğü ve nihai
olarak da gene devletin mali çıkarlarına hizmet
edeceği zaman, devlet el atıyordu. Köylüler Konya
bölgesindeki göl sularını düzenleyecek bentlerin
yapılması talebiyle hükümete başvurduklarında,
aldıkları yanıt, bunu devlet değil, kendilerinin
halletmeleri gerektiğiydi. Kamu yararına olacak bir
yığın imar faaliyeti, genellikle, dini hayrattır
diye özel vakıflara bırakılıyordu. Belki buna bir
istisna, fetihten sonra II. Mehmed'in İstanbul'un
yeniden imarı için giriştiği büyük çapda kamusal
inşaat faaliyetiydi.
|
|