|
TİCARET
İSTANBUL
VE
İMPARATORLUK
EKONOMİSİ
İstanbuI, bir yanda Karadeniz ve Tuna iskeleleri ile,
öte yanda doğu Akdeniz'in, Arabistan'ın ve
Hindistan'ın belli başlı kentIeri arasındaki
kuzey-güney ticaret ana-yolunun mihveriydi.
İstanbuI'da üslenen tüccar, hem Avrupa kökenli mamul
malları, özellikle yünlü kumaşları, hem de biber ve
diğer baharat ile boyaIar başta olmak üzere şark
ürünleri diye anılan malları ithal ediyordu. Bu
kuzey-güney ticaretinin İstanbul'dan sonraki büyük
transit merkezleri, Kefe, Kili ve Akkerman'dı;
bunlardan Akkerman, özellikle İstanbuI'un fethinden
sonra, Kefe'nin yerini almış bulunuyordu. İstanbuI
tüccarı ve sanayileri, Karadeniz'e ve kuzey
bölgesine yünlüler, hazır giysiler ve Bursa
ipekIileri temin ediyordu ki, bunlara Polonya, isveç
ve Moskova prensliğinde de talep yüksekti. Ancak
uluslararası ticaretten çok daha önemIisi,
Karadeniz'in kuzeyi ile güneyi arasındaki bölgesel
ticaretti. imparatorluk yönetiminin başlıca
sorunlarından biri, İstanbul'un muazzam nüfusunun
ihtiyaç duyduğu temel yiyecek maddelerinin
kesintisiz akışını sağlamaktı. KitIeIerin zaman
zaman buğday ve un sıkıntısına düşmesi, hükümet için
ağır sorunlar doğuruyordu.
Kent halkına her gün, üstelik makul fıyatIarla ekmek
temini, hükümet için o kadar hayatı bir mesele
haline gelmişti ki, veziriazamın en önemli
görevIerinden biri, her hafta bizzat çarşı teftişine
çıkıp tahlI stoklarını, fırınIarı ve ekmek fiyatları
ile kalitesini denetIemekti. Ciddı kıtlık
zamanIarında sultan da klIık değiştirip gizIice
çarşıya çıkar ve halka fahiş fıyatla ekmek sattığı
tesbit edilen esnafı en ağır cezalara çarptırırdı.
Kamuoyunda hoşnutsuzluk yaratmak, saItanatın aItını
oymakla bir tutuIurdu ve sultan halka, onların
günlük ekmeklerini kendine kaygı edindiğini
göstermek zorundaydı. Gene darlık zamanIarında
hükümet, fiyatları belirli aralarla yeniden
hesapIayıp ayarlamak ve imaret'Ier
aracılığıyla yoksuIIara bedava tahıl dağıtmak
suretiyle, sıkı bir fıyat denetimi uygular; erzak
akışındaki gecikmeleri önlemek için değirmenIerin
faaliyetini örgütleme ve hızlandırma işini
üstlenirdi. Bazan tohumluk buğdayın üreticilere,
piyasa fiyatının yüzde 50 kadar aItında işine avans
verildiği olurdu.
Onsekizinci yüzyıl başlarında İstanbul'un günlük
tahıl tüketimi yaklaşık 200 ton olarak
hesaplanmıştır. İstanbul'un tahıl kaynakları,
Tekirdağ limanı aracılığıyla Trakya ovalarını;
Braila/İbrail, Isaccea/İsakçı ve Constanta limanları
aracılığıyla Tuna havzasını; Burgaz'dan yüklenen
Bulgar hububat mahsulünü; Dobruca'dan Don nehrine
kadar uzanan step kuşağının, Kili, Akkerman, Azak ve
Kefe'den yüklenen ürününü; iskelesi Volos/Kutuz:
olan Tesalya ovasını; Foçalar ve İzmir üzerinden
batı Anadolu'yu; nihayet Dimyat ve İskenderiye
üzerinden ihraç edilen Mısır tahıl ve bakliyatını
kapsıyordu. Başka bir deyişle, bütün bu bölgelerle
imparatorluk başkenti arasında kolay ve hızlı bir
deniz bağlantısı söz konusuydu. Esasen Mısır, daha
Memluk döneminden beri Hicaz'a da büyük miktarda
tahıl sevkediyordu.
|
|