DIŞ TİCARETİN KISITLANMASI 

Eğer ülkeler çeşitli kısıtlamalar getirmemiş olsalardı uluslararası ticaret hacmi bugünkünden çok daha yüksek olacaktı. Dış ticarete getirilen kısıtlamalar çeşitli bi­çimlerde olabilir. Aşağıda bunlardan bazılarını ele alacağız. 

Tarifeler

Tarifeler, ithalatın değeri veya miktan üzerinden alınan vergidir. Tarifelerin doğuş nedeni devlete gelir sağlamak iken, günümüzde temel amaç yerli firmaları ulusla­rarası rekabetten korumaktır. Tarifelerin ekonomik etkileri aşağıda yer alan Şekil aracılığı ile incelenebilir. Alınan vergi nedeniyle muzun kilogram fiyatı 1.5 milyon liraya yükselmiştir. Artan fiyat sonucu yurtiçi talep yılda 500 bin kg'dan 400 bin kg'a düşmekte, buna karşılık yurtiçi muz üretimi 100 bin kg'dan 200 bin kg'a çıkmaktadır. Satın alınan miktar ile yurtiçi üretim arasındaki fark ithalatla karşılan­dığı için ithalat miktarı da 400 bin kg'dan 200 bin kg'a gerilemektedir. Yeni durum­da yerli üreticilerin gelirleri 100 milyar liradan 300 milyar liraya (1.5 milyon TL x 200 bin kg) yükselmiştir. Öte yandan, devlet kilogram başına aldığı 500 bin lira vergi ile 200 bin kg'lık ithalattan toplam 100 milyar lira vergi geliri elde etmektedir. Şekilde gösterilen taralı alan devletin elde ettiği vergi gelirini göstermektedir.

ithalata Getirilen Tarifenin Etkileri: Muz ithalatına uygulanan 500 bin TL/kg'hk tarife muzun kg fiyatını 1 milyon liradan 1,5 milyon liraya yükseltir. Daha yüksek bir fiyat düzeyinde yurtiçi üretim 100 bin kg'dan 200 bin kg 'a çıkarken, talep edilen miktar 400 bin kg 'a düşer. Şekildeki taralı alan devletin elde ettiği 100 milyar liralık tarife gelirini göstermektedir. 

Devletin ve yerli üreticilerin kazanından yerli tüketicilerin kayıpları ile denge­lenmektedir. Getirilen vergi sonrasında tüketiciler kilogramı 1 milyon liradan 500 bin kg muz tüketmek yerine, daha yüksek bir fiyattan (kilogramı 1.5 milyon lira) yılda 400 bin kg muz tüketmekle yetinmek durumunadırlar. Dikkat edilirse tüketi­ciler daha az muz tüketmelerine karşın daha fazla para ödemektedirler. Vergi ön­cesinde tüketiciler tükettikleri 500 bin kg muz karşılığında 500 milyar liralık harca­mada bulunurken, vergi sonrasında 400 bin kg'lık toplam tüketimleri karşılığında 600 milyar liralık ödemede bulunmaktadırlar. Görüldüğü gibi yılda 100 bin kg da­ha az muz tüketilmesine karşın 100 miyar lira daha fazla ödeme yapılmaktadır. Eğer yerli muz üreticileri uluslararası rekabeti tamamen elimine edebilmiş olsalar­dı tüketiciler daha düşük bir miktara (yılda 300 bin kg) daha yüksek bir bedel (600 milyar lira) ödemek zorunda kalacaklardı. Getirilen vergi sonrasında tüketicilerin uğradığı kaybın üreticiler ve devlet tarafından elde edilen kazançtan daha büyük olduğu konusunda birçok iktisatçı uzlaşmaktadır. 

Günümüz ekonomilerinde ülkeler gerçekleştirdikleri çift taraflı tarife anlaşmaları ile ithalat üzerinden alınan vergileri azaltabilmektedirler. Sadece iki ülke arasın­daki ticaret anlaşması anlamına gelen çift taraflı tarifeler nedeniyle farklı ülkele­re farklı vergi oranlarının uygulandığı karmaşık bir tarife yapısı ortaya çıkmıştır. 

1947 yılında imzalanan GATT (Tarife ve Ticaret Genel Anlaşması) anlaşması ül­keler arasındaki tarife ayırımcılığına son vermeyi amaçlamıştır. Ülkeler arasındaki çok sayıda çift taraflı ticaret anlaşmalarının yerine GATT sayesinde çok taraflı bir ticaret anlaşması gerçekleştirilmiştir. Katılımcı ülkeler arasında eşanlı olarak anlaş­maya varılması tarifelerin düşürülmesi olasılığını yükseltmektedir. GATT'ın bir ölçüde başarı sağlaması ile tarife oranlan önemli ölçüde düşürülebilmiştir. Bazı istisnalar bulunmasına karşın, günümüzde uluslararası ticaretin önceki yıllara göre daha serbest olduğunu söylemek mümkündür. 

Kotalar

Belirli bir dönemde ithal veya ihraç edilebilecek mal miktarına veya değerine ko­nulan kısıtlamalar kota olarak adlandırılmaktadır. Kotalar fiziki anlamda (miktar sı­nırlaması) olabileceği gibi değer anlamında da olabilir. Kotalar sadece tek bir ül­keye, bir ülkeler grubuna veya tüm ülkelere karşı uygulanabilir. Öte yandan kota mutlak anlamda, yani bir ülkeye bir maldan belirli bir miktarda veya değerde giri­şine izin verilmesi şeklinde olabileceği gibi, tarife kotaları şeklinde de olabilir. Bu tür kota uygulamasında bir ülkeye bir maldan belirli bir miktarın veya değerin ver­giden muaf veya düşük oranda bir vergiyle girmesine olanak tanınmakta, bundan daha fazla miktar veya değerdeki mallann girişi ise daha yüksek bir vergiye tabi tutulmaktadır. Örneğin, Avrupa'da Japon otomobillerinin sınırlı olmasının nedeni büyük ölçüde kotalardır. 

Tarifenin yarattığı etkiyle mutlak kotanın etkisi arasındaki temel fark şu şekilde açıklanabilir: Tarife, ithalatı yapan ülkede fiyat mekanizmasının kaynak tahsisini gerçekleştirilmesine olanak tanımaktadır. Oysa kota mutlak anlamda bir sınır getir­mekte ve yurtiçindeki fiyat yurtdışındaki fiyattan ne kadar yüksek olursa olsun daha fazla ithalat yapılamamaktadır. Uruguay Raundu olarak, bilinen GATT toplantı­sı kotaların bir koruma aracı olarak kullanımının azaltılması konusunda başarılı so­nuçların elde edildiği bir toplantı olmuştur. 

Tarife Dışı Engeller 

Tarife ve kotaların dışında, ithalatı kısıtlamak için diğer bazı yöntemler de söz ko­nusudur. Bu yöntemler tarife dışı engeller olarak adlandırılmaktadır. Ülke içinde dış ticaretin rekabetinden korunmak isteyen gruplar yüksek tarife veya ithalat ko­tası konulmasını gerçekleştirememişlerse kullanabilecekleri diğer silahlar da var­dır. Örneğin, yabancı ürün içeren tüm malların etiketlenmesi zorunlu hale getirile­bilir. Bu tür bir önlem milliyetçi duyguları uyararak bu ürünlerin talebinde bir azal­maya neden olabilir. Ayrıca etiketleme yabancı üreticilerin maliyetini de arttırabi­lir. Tarife dışı engeller konusunda bazı endüstriler daha da yaratıcı (!) olabilmektedirler. Örneğin, Almanya'da yakın bir tarihe kadar yapılan bira tanımında "Alman-ya'daki bir kaynaktan elde edilen su kullanılması" zorunlu tutulmakta idi. Japon­ya'da işlenmiş gıda ürünlerinde son kullanma tarihinin değil, üretim tarihinin ürü­nün üzerine basılması zorunludur. Böylece ithal gıda ürünlerinin eski ve bayatla­mış görünmesi sağlanmaktadır. 

Yasal olmayan ancak uygulamada sıkça karşılaşılan bir diğer engel, yabancı malların gümrükten çekilmesine yoğun bürokratik işlemler getirmek ve işlemlerin yavaş yürümesini sağlamaktır. Bu da maliyetleri arttırdığı için ithal ürünlerin fiyatı yüksek olmaktadır. İthal edilen mallar emniyet, sağlık ve toplum refahı gibi neden­lerle bir dizi teste veya incelemeye tabi tutulabilir. Bu tür tarife dışı engeller uygu­landıkları zaman ithalatı caydırmada bir hayli etkili olabilmektedir. 

İhracat Ambargosu 

İhracat ambargosu mal, sermaye ve teknoloji ihracatına getirilen yasaklamalardır. Bu tür kısıtlamalar çoğu zaman politik gerekçelerle uygulamaya konulmaktadır. Örneğin, ABD'nin 1980 yılında Afganistan'ın işgali nedeniyle Sovyetler Birliği'ne uyguladığı tahıl ambargosu, Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasında uygulanan 1990 am­bargosu bu türden ambargolara örnek olarak verilebilir.

ihracat ambargoları diğer ülkelerin yeni ve değerli teknolojileri elde etmesini engellemek amacıyla da kullanılabilir. Öte yandan ülke açısından önemli ham­maddelerin yurtdışına çıkışı engellenerek, bu hammaddeyi kullanan üreticiler açı­sından fiyatın düşük kalması sağlanabilir. 

Dış Ticaretin Kısıtlanması Gerekir mi? 

Son yıllarda dış ticarete getirilen sınırlamaların hafifletildiğinden daha önce söz et­miştik. 1947 yılındaki GATT anlaşmasından beri dış ticarete getirilen kısıtlamalar önemli ölçüde azaltılabilmiştir. Ancak korumacılık yanlıları, yani yerli üretime ra­kip olan ithal mallann ülkeye girişine engel olmak veya sınırlandırmak amacıyla devletin önlem alması gerektiğini savunanlar hiç de küçümsenmeyecek boyutta­dır. Özellikle son yıllarda korumacılık yanlılarının sayısında belirgin bir artış görül­mektedir. Aşağıda korumacılık yanlılarının gerekçelerini kısaca inceleyeceğiz. 

Geleneksel Korumacılık Görüşü: Korumacılığı savunanların temel gerekçe­leri yerli işçileri yurtdışındaki ucuz işgücünden gelebilecek rekabetten koruyarak yurtiçi istihdamın arttırılabileceğidir. Ancak istihdamı bu şekilde arttırmanın mali­yeti, ihracata dönük endüstrilerde işsizliğin artmasıdır. Çünkü günümüzde dış tica­ret mutlak üstünlüğe değil karşılaştırmalı üstünlüğe dayalı olarak gerçekleştiril­mektedir. Bir başka ülkede ücretlerin düşük olması bu ülkelerin karşılaştırmalı üs­tünlüğe sahip olacaklan anlamına gelmemektedir.

Korumacılığa gerekçe olarak ücretleri gösterenler aslında işçilerin verimliliği gi­bi önemli bir konuyu da göz ardı etmektedirler. Örneğin, bugün için Amerikan iş­çilerinin ücretlerinin Türkiye'dekinden yüksek olmasının nedenlerinden en önem­lisi Amerikan işçilerinin daha yüksek bir verimliliğe sahip olmasıdır. Türk işçileri­nin verimliliğindeki artışlar ücretlere de yansıyacaktır. Dolayısıyla karşılaştırmalı üstünlüğe bağlı olarak ortaya çıkacak ithalat yerli işçilerin yaşam standartlarını yükseltecektir. 

Yabancı üreticilerden kaynaklanan rekabet yerli endüstride verimliği arturmaktadıt yılında ABD, Japonya ve Almanya daki 9 imalat endüstrisinde verimliliğin incelendiği bir çalışmada endüstriler arası verimlilik farklılıklarının nedeni araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre verimlilik farklılıklarının nedeni sermaye teçhizatındaki, işgücünün eğitim düzeyindeki veya yönetim tekniklerindeki farklılıklar değil, endüstrideki yabancı-yerii re­kabetinin derecesidir. Japonya'da otomobil, otomobil yedek parçaları, elektronik metal ve çelik endüstrilerinde (bunların hepsi önemli ölçüde yabancı ürün rekabeti ile karşı karşıyadır) yüksek bîr verimliliğe sahiptir. Buna karşılık işlenmiş gıda ürünleri, sa­bun, deterjan ve bira endüstrilerinde (bunların tamamı Japonya'da koruma altında olan sektörlerdir) Japon firmalarının verimlilik düzeyi oldukça düşüktür. 

Korumacılık yanlılarının öne sürdükleri ikinci gerekçe ithalatın gelir harcama akımından bir sızıntıyı temsil etmesi ve dolayısıyla ithalatta gerçekleşecek azalma­nın yurtiçi toplam talebi arttıracağıdır. Bu görüş ilk aşamada doğru görünebilir. An­cak, bir ülkenin ithalatı karşı taraftaki ülkenin ihracatıdır, ithalat hacmi azaltılırsa diğer ülkeler bu ülkenin ihraç mallarını satın almaya yetecek parayı bulamayacak­lardır. Tarife uygulamasına gidilmesi genellikle misilleme ile karşılaşır ve bu da ih­raç malı üreten sektörlerde istihdamda bir azalmaya yol açar. İşsizlikte ortaya çı­kan artış, tarife uygulaması ile korunan sektörlerdeki istihdam artışına eşit veya da­ha fazladır.

Korumacılığın belirli bir süre için uygun görülebileceği bir durum, yeni oluştu­rulan bir endüstrinin gelişimini tamamlayıncaya kadar korunmasıdır. Bu görüş ye­ni oluşan sektörün dünya piyasalarında rekabet etmeye olanak tanıyacak yüksek üretim düzeyine ulaşıncaya kadar korunma ihtiyacı içinde olduğunu ifade etmek­tedir. Bu amaçla dış ticarete getirilecek geçici kısıtlamaların maliyeti, korunan en­düstrinin uzun dönemde getireceği yararlar ile karşılanabilir. Bebek sanayi argü­manı olarak adlandırılan bu gerekçenin gelişmekte olan ülkeler açısından sınırlı da olsa geçerliliği söz konusu olabilir. 

Ticaret Hadleri ve Serbest Ticaret: Ortalama ihracat fiyatının ithalat fiyatına oranı dış ticaret haddi olarak adlandırılmaktadır. Dış ticaret hadleri belirli bir mik­tar ihracat karşılığında kaç birim ithal ürün satın alınabileceğini gösteren temel göstergelerden birisidir. Bir ülke uluslararası piyasalarda satın alma gücünü arttıra-bilmek için dış ticaret hadlerinde iyileşme arzulayabilir. Dış ticaret hadlerinin iyi­leşmesi ihraç edilen malların değerinin ithal edilen malların değerine göre artması anlamına gelir. Böyle bir durumda ülke aynı miktar ihracatla daha fazla ithalat ya­pabilir ve dolayısıyla yaşam standardı yükselebilir.

Dış ticaret hadlerinin iyileştirilmesi ya ithalat fiyatlarının düşürülmesi ile ya da ihracat fiyatlarının arttırılması ile gerçekleştirilebilir. Örneğin, Petrol ihraç Eden Ül­keler Teşkilatı (OPEC) 1974-1975 yıllarında petrolün varil başına fiyatını 2.5 dolar­dan 14 dolara çıkarttığı zaman dış ticaret hadlerini kendi lehlerine çevirmişlerdi. Petrol talebi inelastik olduğu için ithalatçı ülkeler satın aldıkları petrolün miktarını düşüremediler. Bu nedenle petrol ithalatçısı olan ülkeler bir varil petrol için daha fazla ihracat yapmak zorunda kalmışlardı. Bu konuda verilebilecek bir diğer ör­nek, fiber optik kablo kullanımının yaygınlaşması sonucu dünya bakır talebindeki düşüştür. Bakır ihracatına bağımlı olan bazı gelişmekte olan ülkeler bu durumda dış ticaret hadlerinde bir bozulma ile karşı karşıya kaldılar. 

Neomerkantilist Yaklaşım: Kraliçe I. Elizabeth dönemi ingiltere'sinde popü­ler olan merkantilistler bir ülkenin gücünün sahip olduğu altın ve diğer değerli metallerle ölçülebileceğine inanıyorlardı. Bu nedenle bir ülkenin ithalatından da­ha fazla ihracat yapması gerektiğini savunmaktaydılar. Eğer ülkenin ihracatı ithala­tından fazla olursa, ülke dışına net anlamda mal çıkışı olurken karşılığında ülkeye altın girişi olacaktır. Bu da ülkenin güçlenmesi anlamına gelir, ihracatı savunan bu görüşün tek istisnası makine ihracatına ambargo konulmasını savunmaları idi. İn­giltere tekstil makinelerinin ihracatını ve hatta bu makinelerin planlarının yurtdışı­na çıkışını yasaklamıştı. Aksi durumda Fransa ve diğer rakip ülkeler ingiltere'nin tekstil ürünleri ile rekabet edebilirlerdi. 

Bugünün neomerkantilistleri 17. yüzyıl merkantilistlerinin görüşlerini yeniden gündeme getirmektedirler. Bunlara göre, geçmişte karşılaştırmalı üstünlük büyük ölçüde sahip olunan kaynaklara bağlı olarak elde edilmekteydi. Oysa günümüzde modem, sanayileşmiş bir ekonominin sahip olduğu karşılaştırmalı üstünlük büyük ölçüde teknolojinin sonucudur. Dolayısıyla, bir ülke diğer ülkeler karşısında tek­noloji lideri olduğu sürece karşılaştırmalı üstünlüğünü koruyabilir. Eğer geliştirilen teknoloji kısa sürede yurtdışına ihraç edilirse, yerli endüstri yüksek teknoloji nede­niyle sahip olduğu karşılaştırmalı üstünlüğü kendi lehine kullanabilmek için yeter­li zamana sahip olamayacaktır. Eğer bu sektör sahip olduğu karşılaştırmalı üstünlüğü kaybederse belirli bir süre için yanlış kaynak tahsisi ve dolayısıyla yapısal işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalacaktır.


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005