Türkiye'de Mafya
Ülkemizde mafya dünyadaki benzer örgütlerden kısmen
farklılık göstermektedir. Tarihsel süreç içerisinde
incelendiğinde Türk mafyasının özünü kırsal kesimde
eşkiyalık, kentlerde ise külhanbeyleri ve
kabadayılar oluşturmaktadır. Kırsal alanda faaliyet
gösteren eşkiyaların büyük bir bölümü devletle,
devlet baskısı altında kalan yoksul halkın arasında
tampon oluşturmuşlar, hatta bir kısmı "kahraman"
olmuşlardır. Buna karşılık kentlerde kabadayılar suç
üreten ortamlarda
sözü geçen kişiler olarak
ortaya çıkmışlardır. Bölgelerinde her şey onlardan
sorulur olmuş ve örgütlü olmaktan çok bireysel
hüviyetleri ile ön plana çıkmışlardır. Şehir
kabadayılarının etkinlikleri kentleşme süreciyle
son bulmuş, yerini kısmen daha organize ve daha
geniş alanlarda faaliyet gösteren "baba"lara
bırakmışlardır.
1950'li yıllar değişen ekonomi politikaları ile
birçok alanda yasadışı kazanç alanları oluşmuştur.
Bu dönemde babalar öncelikle taşradan gelen yeni
zenginlerin taleplerini karşılamak üzere eğlence
sektöründe faaliyet göstermişlerdir. Ayrıca
ağırlıklı olarak haraç, gizli kumar, kadın ve küçük
çapta da olsa uyuşturucu önemli bir rol oynamıştır.
Ayrıca döviz kaçakçılığı ve klasik iş alanları olan
çay bahçeleri işletmeciliği, meyve halleri ve ulaşım
diğer faaliyet alanlarını oluşturmuştur. Bu süreç
1960'ların sonlarına kadar sürmüştür (Övür 1996).
1960'ların sonlarına doğru siyasette yaşanan
hareketlilik suç dünyasına da yansımıştır. 68
gençlik hareketlerinin Türkiye'yi etkilemesi sonucu
farklı siyasi görüşlerin silahlı çatışmaya
girmesiyle Türk mafyası için yeni bir alan ortaya
çıkmıştır: Silah Kaçakçılığı. Siyasi kutuplaşmaların
ortaya çıkardığı siyasi örgütlenmelerin silah
gereksinimleri dönemin ünlü babaları tarafından
organize edilen suç örgütleri tarafından
karşılanmıştır. 70'li yıllarda Türk mafyasının
önemli diğer
gelir alanları ise
elektronik eşya ve sigara kaçakçılığıdır.
1980'li yıllar Türkiye'deki mafya açısından çok
ö-nemli değişimlere yol açmıştır. Özellikle 1983
sonrasında Türk mafyasının en önemli kazanç kapısı
döviz, sigara ve elektronik alet kaçakçılığı
uygulanan ekonomi politikaları nedeniyle önlenirken,
yeni alanlar açılmış, uyuşturucu ve silah
kaçakçılığının yanı sıra, altın kaçakçılığı, hayali
ihracat ve çeksenet tahsilatı işleri önem
kazanmıştır. Ayrıca mafya üyeleri yasal alanlarda
ticarete başlamışlardır (Övür 1996). 1990Tı
yıllarda ise mafya üyeleri aynı zamanda iş adamları,
siyasetçi veya onların en iyi dostlarıdır.
Türkiyedeki Mafya
Ülkemizde mafya; her şeyde olduğu gibi batılı
anlamda organize görüntüsünden uzak; daha çok
Türkiye'ye özgü, bizatihi devlet bürokrasisi ve
uzun yıllar gümrük duvarları ile korunmuş ve devlet
ihaleleri ile zengin olmuş iş adamları tarafından
yaratılmıştır. Özellikle 90'lı yıllarda eskiden
ülkücü oldukları iddia edilen sabıkalıların devreye
girmesiyle, geleneksel ve Türkiye'ye özgü babalık
kurumu da sarsılmıştır. Bu nedenle Türkiye'deki suç
örgütlerini çete olarak değerlendirmek daha doğru
olur.
Mafya ile çete arasındaki en önemli fark yapılanma
şekilleri ve faaliyet alanlarında yatmaktadır.
Mafyada gizlilik esas iken, çeteler özellikle de
çete reisi gücünü
ispatlamak için ortalıkta
görünmek zorundadır. Mafya daha çok silah ve
uyuşturucu kaçakçılığı ile uğraşırken, çeteler
sistemdeki tıkanıklardan doğan ranttan pay alma
peşindedir. Türkiye'de son dönemde çetelerin en
ö-nemli faaliyet alanları arazi, çek-senet, kumar,
otopark, eğlence yerleri, haraç, tefecilik ve plaka
alanlarında yoğunlaşmaktadır.
Mafya gerek ulusal gerekse uluslararası zeminde
ortak bir beyin ve stratejiye sahip iken, çeteler bu
büyük pastadan sadece dilim alma çabasındadırlar.
Bu nedenle çeteleri mafyanın taşeronları olarak
nitelendirmek bile mümkündür.
Gerek mafya gerekse çete faaliyetleri yeraltı
ekonomisinin özünü oluşturan en önemli
faaliyetlerdir. Aşağıda önce yeraltı ekonomisinin
nedenleri incelenecek, daha sonraki bölümde ise
yeraltı ekonomisini o-luşturan kaçakçılık, tefecilik
ve rüşvet konularının ekonomik analizi verilmeye
çalışılacaktır.
|