Ekonomİ PolİtİkasI Sözlüğü
İ
İskonto oranı:
Bir senet için ödenen para ile vadesi dolduğunda
senet karşılığında alınacak para arasındaki farkın
senet tutarına bölümüdür.
İskontolu devlet iç borçlanma senetleri:
Devlet iç borçlanma senetlerinin üzerinde yazan
nominal tutarın altında ıskonto ile satılması.
Iskontolu ödeme:
Bir tahvil ya da bononun üzerinde yazılı değeriyle
satın alma bedeli arasındaki fark.
İhale yöntemiyle borçlanma:
Hazinenin sahip olduğu tahvil ve bonolarını faizi
ve/veya miktarı ihale yaparak en iyi fiyat ve/veya
miktarı verenlere satması.
ihracat: Bir ülkenin başka ülkelere sattığı mal ve
hizmetlerin miktar ya da para cinsinden değeri.
ihracata dayalı sanayileşme:
Sanayi üretiminin çoğunu ihracat amaçlı yaparak
ihracatın artışı yoluyla ülkede sanayi üretimini
artırmak.
İkame mallar: Birbiri yerine kullanılabilecek
mallar. Örneğin, pirinç ile makarna ikame
inallardandır.
İlk alıcılı ihale yöntemi:
Bu ihale sisteminde Hazine kâğıtları önceden
belirlenen ilk abalara (primary dealers) satılır.
Ilk abalar daha sonra ikinci piyasada Hazine
kâğıtlarını talep edenlere satabilir.
imalat sanayi kapasite kullanım oranı:
İmalat sanayinde üretim yapan fabrika ve
ekipmanların cari üretim oranı. Kapasite kullanım
oranındaki düşüşler ekonominin durgunlaşmaya
gidişinin işaretini verir. Kapasite kullanımındaki
artışlar ise ekonominin genişlemeye yöneldiğinin ve
yatırım harcamalarının artabileceğinin işaretini
verir.
İnter-Amerikan Kalkınma Bankası (Inter-American
Development Bank):
Amerika kıtasında bulunan üye ülkelere Dünya Bankası
modelinde proje ve program kredileri veren bir
bankadır. Borç almamaları koşuluyla diğer
kıtalardaki ülkelerde bu bankanın üyesi olabilirler.
İslam Kalkınma Bankası (Islamic Development Bank):
İslam ülkelerinin üye olduğu ve Dünya Bankası
modeline benzer bir şekilde üye ülkelere proje ve
program kredileri veren bir banka.
isteğe bağlı politikalar (discretionary policies):
Ekonomik dengeyi sağlamak üzere hükümetin
tercihlerine göre biçimlendirilerek uygulanan
politikaların tümü. Ekonomi politikasındaki başlıca
tartışmalardan biri kurallar mı uygulanmalı yoksa
isteğe bağlı politikalar mı yürürlüğe konmalıdır (rules
versus disaetion) tartışmasıdır.
İstihdam oram:
Aktif işgücünün istihdam edilen bölümü. 15-65 yaş
arası nüfus çalışabilir nüfus olarak kabul edilir.
Bu nüfustan kendini iş piyasasında kabul etmeyenler
(ev hanımları, 65 yaşından önce emekli olup
çalışmayanlar ve iş bulamadıkları için kendini iş
piyasasından çekmiş olanlar) çıkarıldığında aktif
işgücü nüfusu bulunur.
İşçi dövizleri:
Yurt dışında çalışan Türk pasaportlu kişilerin
çeşitli nedenlerle Türkiye'ye gönderdikleri
dövizler.
işsizlik oranı:
İstihdam oranının tersidir. Aktif işgücü içinde
işsizlerin oranıdır.
İthalat: Bir ülkenin başka ülkelerden satın aldığı
mal ve hizmetlerin miktar yada para cinsinden
değeri.
K
Kamu iktisadi Teşebbüsü (KÎT):
Sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan,
mal ve hizmet üretmek üzere kurulmuş, Ticaret
Kanunu'na tabi olarak çalışan tüzel kişiliğe sahip
işletmeler.
Kamu kesimi borç stoku:
Hazine'nin iç ve dış borçlan ile Merkez Bankası'nın
dış borçlarının toplamıdır.
Kamu kesimi borçlanma gereği (KKBG, PSBR):
Kamu kesimi finansman açıklarının GSMH'ya oranı.
Kamu kesimi finansman açıklan Türkiye'de şu formülle
hesaplanır. Bütçe açığı + KİT'lerin finansman
açıklan + sosyal güvenlik kurumlarının finansman
açıkları + yerel yönetimlerin finansman açıkları.
Kanun hükmünde kararname:
Meclis'ten alınan yetkiye dayanarak hükümetlerin
belli bir süre için ve belli bir konuda çıkardığı,
içeriği kanun gücünde olan kararname. Süre
dolduğunda ya kanun hükmündeki kararnamenin içeriği
yasalaşmak zorundadır yada kanun hükmündeki
kararnamenin yürürlülüğü biter.
Kapitalizm:
Üretim araçlarının mülkiyetinin büyük ölçüde özel
kesimde olduğu ve neyin hangi fiyatla ve kim için
üretileceğinin piyasa sisteminin belirlediği
ekonomik sistem.
Kâr:
Bir ekonomik faaliyet sonucunda elde edilen gelir
ile geliri elde etmek için üstlenilen maliyetin
farkıdır.
Kararlı denge:
Bozulduğunda, dışarıdan müdahaleye gerek olmaksızın
kendiliğinden yeniden dengeye gelebilen durum.
Kararsız denge:
Bozulduğunda, dışarıdan müdahale olmaksızın eski
konumuna gelemeyen denge hali.
Karşılaştırmalı üstünlük:
Bir ülkenin bir mal yada hizmeti öteki mal ve
hizmetlere göre, göreli olarak bir başka ülkeye göre
daha düşük maliyetle üretebilmesi hali.
Katma değen Bir malın piyasa değeri ile o malı
üretmek için kullanılan üretilmiş diğer malların
piyasa değerleri toplamı arasındaki farktır.
Katma bütçe:
Katma bütçeli idarelerin (üniversiteler, Devlet Su
İşleri ve Karayolları gibi) gelir ve giderlerini
gösteren bütçeler.
Kayıt dışı ekonomi:
Vergiye konu edilmeyen her türlü ekonomik faaliyet.
İki biçimde söz konusu olabilir: (1) Yasal olmayan
ekonomik faaliyetler, (2) Yasal olan ekonomik
faaliyetlerden doğan verginin verilmemesi.
Keynesyen ekonomi yaklaşımı:
iktisatçı John Maynard Keynes tarafından
geliştirilen ve ekonominin piyasaya bırakılması
halinde dengeye gelemeyeceğini, o nedenle de
devletin ekonomiye aktif olarak müdahalede
bulunarak tam istihdamı sağlamayı hedeflemesi
gerektiğini savunan yaklaşım.
Kısa vadeli avans:
Merkez Bankası'nın Hazine'ye açtığı kredi hesabı.
Kişi basma gelir:
Bir ülkedeki GSMH nın ülkenin nüfusuna bölünmesiyle
bulunan değer.
Kişisel gelin Milli gelirden kurumlar vergisinin
çıkarılmasıyla elde edilen büyüklük.
Klasik ekonomi yaklaşımı:
Adam Smith ile başlayıp Keynes'e kadar devam ettiği
düşünülen ve başlıca önermesi devletin ekonomiye
hiçbir biçimde karışmaması halinde ekonomik
dengelerin piyasadaki rekabet ve kişilerin en
yüksek tatmin peşinde koşması deneniyle
kendiliğinden oluşacağını savunan görüş. Başlıca
temsilcileri Adam
Smith, David Ricardo, John Stuart Mill, Alfred
Marshalldır.
Konsolidasyon (tahkim):
Borcun vadesinin sonsuz hale getirilmesi ya da
uzatılması.
Konsolide bütçe:
Genel ve katma bütçelerin toplamı. Burada, katma
bütçeli idarelere genel bütçeden yapılan yardımın
genel bütçede hem gelir hem de gider, katma bütçede
de hem gelir hem de gider olarak görünmesinden
dolayı çifte saymayı önlemek için katma bütçeli
idarelere yapılan hazine yardımı konsolide bütçeye
giderken düşülür.
Konvertibl para:
istendiğinde başka ülkelerin parasına kolayca
ve hiçbir yasal engel olmadan çevrilebilen para.
Kota:
(1) Üye ülkelerin IMF'deki katılma payı. Bir çeşit
sermaye katkısı. 2002 yılı itibariyle Türkiye'nin
IMF'deki kotası 964 milyon SDR'dir. IMF'nin kotalar
toplamı 212 milyar SDR'dir. (2) Dış ticarette
ithalatı engellemek için ülkelerin mal bazında
ithalatın miktarını kısıtlayan sınırlar koyması.
Kredi: Üzerinde anlaşılmış bir gelecekte (vade) geri
ödenmek üzere verilen borç.
Kredi değerliliği (creditworthiness): Kredi verenin
yada onun adına hareket eden tarafsız bir kurumun
kredi alacak olanın geçmiş ve gelecekteki borç geri
ödeme yeteneğine ilişkin yaptığı ölçüm.
Kredi Mektuplu döviz tevdiat hesabı:
Merkez Bankası'nın yurt dışında çalışan Türk
vatandaşlarından kabul ettiği döviz mevduatları.
Kredi riski: Bir alacaklının verdiği kredilerin geri
dönmemesi riski.
Kuponlu devlet iç borçlanma senetleri:
Faizlerin ödenme dönemlerinde kuponu üzerinde yazan
faiz oranının nominal değeri ile çarpılması sonucu
ortaya çıkan meblağ kadar faiz Ödeyen genellikle bir
yıldan uzun vadeli devlet iç borçlanma senetleri.
Kur rejimleri:
(1)
Sabit kur:
(a) Tam sabit kur (i) Para kurulu
(ii) Ortak kur
(Euro
gibi)
(b) Yarı sabit kur
(i) Sabit sabitleme (ii) Esnek sabitleme
-Sürüklenen çapa
-
Bant içinde çapa (genişleyen bant, paralel bant)
(2)
Esnek (dalgalı) kur
(a) Müdahaleli esneklik
(b) Müdahalesiz esneklik (tam dalgalanma)