Türkiye Ekonomisi

Dünya Ekonomisi

Osmanlı Ekonomisi

Finansal Ekonomi

İşletme Ekonomisi

Hizmet Ekonomisi

Kalkınma Ekonomisi

Tarım Ekonomisi

Borsa ve Yatırım

Ekonomi Sözlüğü

Ekonomi Ders Notları

Ekonomi Düşünürleri

Genel Ekonomi Soruları

Özel İstatistik Arşivi

Özel İktisat Konuları

Açık Öğretim İktisat

Ekonomi Kurumları

Kamu Yönetimi

Kamu (Devlet) Maliyesi

Sigortacılık Konuları

Türkiye İktisat Tarihi

Yeraltı Ekonomisi

Kredi Kartı Piyasası

Gelişmekte Olan Ülkeler

Finansal Piyasalar

Kent Ekonomisi

Liberalizm

Forex Piyasaları

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

KÜRESELLEŞME GERÇEK Mİ?

Ekonomik, siyasal ve kültüre! alanlarda içinde var olunan, uluslara­rası, ulusal ve toplumlar arası ilişkilerde yaşanan değişim ve dönüşümler "küreselleşme süreçleri" olarak tanımlanırsa, küreselleşme, '"yaşadığımız dünyada, uluslar, toplumlar ve yerel gruplar arası karşılıklı ilişkilerin ve etkileşimlerin genişlemesi, derinleşmesi ve hızlanması ile ilgili tüm eğilimle­ri ve olguları" kapsayıcı bir şekilde temsil etmektedir (DPT, 2000: 1). Bu durumda, kavramın daha iyi anlaşılabilmesi ve ayrıntılarına girilebilmesi için sınıflandırılarak incelenmesi bir gereklilik olmaktadır. Küreselleşmeyi başlı­ca dört ana başlık altında irdelemek mümkündür:

       Ekonomik küreselleşme
       Siyasi ve hukuki küreselleşme
       Sosyo-küllürel küreselleşme
       Bilimsel ve teknolojik küreselleşme

Şimdi kısaca, bu küreselleşme unsurlarının neleri kapsadığını ince­leyelim.

Ekonomik Küreselleşme

Ekonomik küreselleşme başlıca üç alt süreci kapsamaktadır. Üretimin ve ticaretin küreselleşmesi ve finansal küreselleşme.

Dünya ekonomisi üzerine yapılan gözlemler, son iki yüzyılda iki farklı "salınım" altında iki küreselleşme evresinin yaşandığını ortaya çıkar­maktadır (Dollar. 2001, 2; Yeldan, 2003: 431 vd). Bunlardan birincisi. 1870-1914 yılları etrafında yani sanayi devriminin ardından yaşanmış olan dö­nemdir ve bu dönemin temel özelliği dramatik bir biçimde düşen ulaşım maliyetleri ve serbest ticaret nedeniyle büyük bir dış ticaret hacmi patlaması ve buna paralel olarak emek ve sermayenin önemli ölçüde hareketli hale gelmesidir (EGLAC, 2002: 18). Bu süreç, 18. yüzyıla kadar dünya üretimi­nin lideri olan Hindistan gibi bazı ülkelerin geride kaldığı ancak İngiltere ve ABD gibi güçlerin ön plana çıktığı ve gelir eşitsizliklerinin arttığı bir dünya ekonomik görüntüsü ile sona ermiştir. Birinci küreselleşme evresinin temel özelliği mal ticaretinin oldukça belirgin ve düzenli kalıplar çerçevesinde yapılması, sistemin ise ileri sanayi ülkelerinin imalata dayalı üretimine ve yine bunların az gelişmiş ülkelerden hammadde ve temel gıda ithal etmesine bağlı olmasıdır. 1980 sonrasında yaşanmaya başlayan ikinci evre ise diğeri­nin aksine karmaşık bir yapı arzetmekte, birincisi reel mal ve altın standardı­na dayalı bir işleyişe sahipken bu ikinci evrede ulusal paraların değişim değerleri reel hiçbir mal tarafından desteklenmeyen bir ölçeğe bağlanmaktadır (Yeldan, 2001: 19).

Küreselleşmenin ve uluslararası ekonomik bütünleşmenin derecesi çeşitli göstergeler ve metotlar çerçevesinde saptanabilmektedir. (Herring ve Litan, 1995; Harris. 1995; Kearney, 2004; Prasad vd.,2003:12). Biz de ça­lışmanın bu kısmında ekonomik küreselleşmenin çeşitli boyutlarını inceleye­ceğiz.

Ticaretin Küreselleşmesi

Her ne kadar uluslararası ticaretin büyük kısmını gelişmiş ülkeler kendi aralarında yapıyor olsalar da (Yeldan, 2001: 17) ikinci küreselleşme evresinde uluslararası ticaretteki artış hızında önemli gelişmeler gerçekleş­miştir. Bunun nedenleri arasında soğuk savaşın sona ermesinin ardından merkezi planlamaya dayalı ekonomilerin piyasa ekonomisine yönelmesi, ulaşım ve iletişimin kolaylaşması ve maliyetlerinin düşmesi, dünya nüfusu­nun artışı gibi olguları saymak mümkündür. Aşağıda yer alan Tablo l'de görüleceği üzere dünya mal ticaretindeki artış, dünya üretimindeki (GS.MH) artışın önünde seyretmektedir.Dünya reel üretimindeki artış. 1948'den 1997'ye kadar ortalama %3,7 artarken dış ticaretteki artış oranı %6 olmuş­tur. Bu demektir ki, aynı dönemde hasıla 6 kat, ticaret 17 kat artmıştır. Dış ticaret hacminin GSMH'ya oranı 1985-97 döneminde gelişmiş ülkeler için %16,6 iken ^24.1'e. gelişmekte olan ülkelerde ise %22.8'den %38,1'e çık­mıştır (DPT, 2000: 23-24).

Tablo 1:

Dünya Mal Ticareti ve Üretiminde Yıllık % Değişim

 

 

1979-88 Ortalaması

1986-95 Ortalaması

1998

1999

2000

2001

2002

2003

Dünya Ticareti

4,5

6,2

4,4

5,9

12,5

0.1

3.1

4,5

Dünya Üretimi

3,4

3,3

2,8

3,7

4,7

2,4

3,0

3,9

Kaynak: World Economic Outlook, 2004,1997.

Üretimin Küreselleşmesi

Ekonomik küreselleşmenin bir başka boyutu üretimin küreselleşme-sidir. Üretimde küreselleşme, şirketlerin sınır ötesinde bağlı şirket kurarak, yatırım yaparak, iştirake girerek veya fason imalat anlaşmaları yoluyla üretim faaliyetlerini çeşitli ülkelere yaymaları, üretimin farklı aşamalarını ve şirketin üretim, pazarlama ve finans gibi birbirinden farklı işlevlerini başka ülkelerde yerine getirmeleridir (Somel, 1996: 83). Özellikle çok uluslu şir­ketlerin, küresel boyutta kâr planlarını yapmalarını izleyerek diğer ülkelerde doğrudan sermaye yatırımı yapmaları şeklinde işleyen bu süreç gelişmiş ülkelerin kendi aralarında ve gelişmekte olanların da kendi aralarında olmak üzere ayrı ayrı ele alınabilir. Aşağıda yer alan Şekil l'de, J990'lı yılların başında doğrudan yabancı yatırımın toplam biriktirilmiş stokunun %75'ini.n ve akışının %60'ının yalnızca Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya'da top­landığı ve bunların uluslararası yatırımın hem kaynağı hem de yönlendiricisi olarak baskın durumda olduğu görülmektedir (Hirst ve Thompson, 2000: 91).

Doğrudan uluslararası yatırımların gelir akışında gerçek hızlanmanın 1985'ten sonra kendini gösterdiği ve yıllık 50 milyar dolarlık bir ritim ile 1989-1990 yılları arasında 200 milyar dolara. 1991-1992 yıllarındaki durak­lamadan sonra I998'de 640 milyar dolara ulaştığı görülür. Doğrudan ulusla­rarası yatırımların büyüme hızı dünya ticaretindeki büyümenin iki katı. küresel GSYİH'nın büyümesinin ise üç katına ulaşmıştır (Adda, 2002: 87). UNCTAD verilerine göre 1998 yılında 60.000 çok uluslu şirket tarafından kontrol edilen 500.000 ticaret zincirinin küresel cirosunun 11.000 milyar dolar olduğu tahmin edilmiştir ki, dünya mal ve hizmet ticareti için bu rakam 7.000 milyar dolardır ve bu durum küresel GSYİH'da uluslararasılaşmış  üretimin  ağırlığının  %9 dolaylarında olduğuna  işaret etmektedir (Adda, 2002: 88).

Çok uluslu şirket merkezlerinin %90'ı gelişmiş ülkelerdedir. 1990'lann başında bunların %70'i on dört kalkınmış OECD ülkesindedir. ABD Ticaretinin %80'i çok uluslu şirketler tarafından yönetilmekte ve ABD ticaretinin üçte birinin çok uluslu şirketler arası ticaretten oluştuğu tahmin edilmektedir (Bonturi ve Fukasaku, 1993'ten aktaran Hirst ve Thompson, 2000: 81).

Doğrudan uluslararası yatırımların gelişmekte olan ülkelere yönelik seyrinde dikkat çekici olan unsur, güçlü yoğunlaşmadır. 1998 yılında geliş­mekte olan ülkelere yapılan doğrudan uluslararası yatırımların %70'inin Çin. Brezilya, Meksika, Arjantin, Polonya, Şili, Malezya, Venezuela, Rusya ve Tayland'a yöneldiği görülmektedir ki bunda Çin'in tek başına aldığı pay dikkat çekmektedir (Adda. 2002: 93). Tablo 2'den görüldüğü gibi doğrudan uluslararası yatırımların akış hızı bütün ülkelerde hızla artmaktadır. Geliş­mekte olan ülkelere giriş yapan doğrudan yatırımlarda en büyük payı Uzak­doğu Asya ve Latin Amerika almaktadır.

Tablo 2:

Doğrudan Yabancı Yatırımlar (FDI) (Milyar $)

 

 

1982

1990

2002

FDI Girişler

59

209

651

FDI Çıkışlar

28

242

647

FDI İçsel Stok

802

1954

7123

FDI Dış Stok

595

1763

6866

Kaynak: UNCTAD World Inventment Report 2003, FDI Policies for Development: National and International Perspectives.

Finansal Küreselleşme

Ekonomik küreselleşmenin diğer önemli ayağı finansal piyasalardaki küreselleşme ve finansal entegrasyon sürecidir. Önce gelişmiş ülkelerin ve daha sonra gelişmekte olan ülkelerin dış ticaret ve sermaye hareketlerini düzenleyen kuralları serbest hale getirmeleri ve buna paralel olarak iletişim ve elektronik teknolojilerindeki hızlı gelişmelerin yaşanmasının ardından bankalar dışındaki mali kuruluşların da küresel finans piyasalarına katılması finansal küreselleşmeyi başlatan ve hızlandıran sebeplerdir (DPT, 2000: 35).

Finansal küreselleşme ile birlikte, zaman içinde önemli ekonomik etkileri (Prasad vd., 2003) ortaya çıkacak olan bir süreç başlamış, finansal hizmetler sektöründe daha önce var olan bankacılık, sermaye piyasası ve sigortacılık gibi alt piyasalar arasındaki sınırlamalar ortadan kalkmaya başlamış, dolaylı finansman yerini doğrudan finansmana bırakma eğilimine girmiş ve bunun sonucunda menkul kıymetleştirme uygulamaları ağırlık kazanmıştır (Alp, 2000: 68).

Uluslararası finansal bütünleşme ile ilgili olarak yapılan bir çalışma­da (Lane ve Milesi-Ferreti, 2001) 1970'li yıllardan itibaren sermaye üzerin­deki sınırlamaların sanayileşmiş ülkelerde 1990'lı yılların sonuna doğru neredeyse ortadan kalktığı, gelişmekte olan ülkelerde ise 1970'lerin başında­ki değerin yaklaşık üçte birine indiği saptanmıştır.

Aralarında bazı niteliksel farklılıklar ön plana çıksa da, uluslararası sermaye hareketlerinin akışkanlık hızındaki artış daha önce sözü edilen küre­selleşme evrelerinin her ikisinin de belirleyici özelliğidir (Yeldan, 2001: 19). Aşağıda yer alan Tablo 3'de global sermaye hareketlerinin seyri izlendiğin­de, artan büyüme dikkat çekmektedir.

1984-1989 döneminde 13,5 milyar dolar olan net özel sermaye akımları 1996 yılında 214,9 milyar dolara kadar çıkmış, ve daha sonra küresel krizin etkisiyle bir miktar düşmüş ve 1997'de 123,5 milyar dolara ulaşmıştır. Benzer eğilim net portföy yatınmlarında da gözlenmektedir. Günümüzde finansal sermayenin akışkanlığı öylesine uyarılmıştır ki, 1980'lerin sonların­da bir gündeki hacmi 190 milyar dolar olan dünya döviz piyasası işlemleri bugün 1.7 trilyon dolara ulaşmıştır (Yeldan. 2001: 19).

Tablo 3:

Net Sermaye Akımları (Milyar ABD Doları)

 

 

1984-1989

1990-1996

1994

1995

1996

1997

Toplam

 

 

 

 

 

 

Net Özel Sermaye Akımları

13,5

144,2

155,7

195,3

214,9

123,5

Net Doğrudan Yatırımlar (FDI)

13,0

64,8

85,3

99,6

120,4

147,2

Net Portföy Yatırımları

4,4

64,0

104,4

40,7

80,2

69,9

Diğer Net Yatırımlar

-3,8

15,4

-34,0

55,1

14,2

-93,5

Net Resmi Yatırımlar

26,2

17,4

-2,1

23,2

3,2

22,4

Rezervlerdeki Değişmeler

-14,4

-79,6

-75,4

-12,10

-106,2

-37,7

Kaynak: IMF VVorld Economic Outlook, Financial Tıırbulance and the World Economy, October 1998. s.60. 

1990-1998 yıllan arasında 1083,6 milyar doları 16 yeni-gelişen pi­yasa ekonomisine olmak üzere tüm gelişmekle olan ülkelere toplam 1890,6 milyar dolarlık bir sermaye girişi yaşanmıştır ve aynı dönemde sermaye çıkı­şının 577,2 milyar dolar olduğu düşünülürse net sermaye girişinin 1313,4 milyar dolar düzeyine geldiği görülmektedir (Yeldan, 2001: 21).

Sermaye girişinin ülkelere faydası olabileceği gibi, bir takım riskleri de içermesi nedeniyle fınansal küreselleşme oluşumu iki yönlü bir olay ola­rak görülebilir (Alper ve Öniş, 2001: 204). Finansal küreselleşmeyi, en ge­lişmiş devletlerin, dünya ekonomisini çok taraflı düzenleme sistemi çerçeve­sinde yerleştirdikleri düzenlemelerin sınırlarını çizme süreci şeklinde de analiz etmek ve yorumlamak mümkündür. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında karşılaştığımız kontrol dışı ve istenmeyen şu ekonomik gelişmeler, finansal küreselleşmenin de katalizörleri olmuştur: 1960'lı yıllarda ABD kaynaklı kontrolsüz sermaye çıkışları, 1970'li yıllarda ortaya çıkan petrol krizleri ve 19S()'li yıllarda gelişmekte olan ekonomilerin borç krizi ile ABD'nin aşırı borçlanması (Adda, 2002: 102).

Siyasi ve Hukuki Küreselleşme

Küreselleşme 20.Yüzyılda birdenbire ortaya çıkan bir gelişme değil­dir, küreselleşme yüzyıllardan beri vardır ve günümüzdeki önemi küresel­leşmenin hız kazanmasından kaynaklanmaktadır. Küresel bir "dünya siste­mi" özlemi 19. Yüzyıldan önce Pax Romana ve Pax Ottoman egemenlikle­rinde vücut bulmuş ve l*tüm dünyayı kapsayan ve etkileyen" modern anlam­daki küreselleşme deyimi Pax Britannica ile 19. Yüzyıl İngiltere'sinin geliş­tirdiği dünya düzeni şeklinde yaşanmıştır (DFP, 2000: 50).

21.Yüzyılda, küreselleşme bütün unsurlarıyla güç kazanırken dünya siyasal ve askeri sistemi de tek kutupluluğa doğru gitmektedir. Bu süreçte yeni siyasal oluşumlar ortaya çıkabilir ve bazı ülkelerde yukarı doğru ani sivrilmeler veya güç kayıpları ortaya çıkabilir, ancak yeni dönemin ortak özelliği "belirsizliğin" egemenliğidir. Küresel iletişimin neredeyse devrim denilebilecek hızdaki gelişimi, dünyada demokrasinin ve insan haklarının önünü açarken ulusal egemenlikler sarsılmakta, coğrafi sınırlar önemsiz hale gelmekte ve toplumlar birbirlerine karşı daha bağımlı hale gelmektedir. "Mesafenin/mekanın daralması yönünde bir eğilimi de gösteren küreselleş­me, "dünya toplumu"nun oluşmasını teşvik eden dinamikleri de barındırır­ken yerel-ulusal-küresel düzeydeki olayların etkilerinin içindeki oluşumunu da gerçekleştirmektedir. Mülk temeline dayalı ulus-devletler. egemenlikleri­ni geleneksel olarak alıştıkları gibi sürdürememekte. kurallarını kendilerinin oluşturamadığı bir ortamda uluslar üstü hukuk, uluslararası/bölgesel örgütler ve çok uluslu şirketlerin gittikçe artan baskısını hissetmektedirler (DPT, 2000: 55). Artık devlet kavramı da değişmekte ve küresel dünyanın gereksi­nimlerine göre yeniden şekillenmektedir.

Sosyal ve Kültürel Küreselleşme

Küreselleşmeyle birlikte, ekonomisi güçlü ülkelerin katsayısı daha fazla olmak üzere, ülkelerin birbirlerini sosyal ve kültürel olarak etkileme dereceleri artmıştır. Ekonomide olduğu gibi, sosyal ve kültürel normlar da giderek tek bir eksene oturmakta, iletişim teknolojilerinde de başı çeken gelişmiş ülkelerin yaşayış/düşünüş biçimleri ve kültürel değerleri, toplumun ve insanın birbirlerine bakış açılarını özetleyen sosyal değerleri gelişmekte olan diğer ülkeleri derinden etkilemektedir. Yaşadıkları kültürel depreme karşı bazıları militan bir tutumla karşı çıkmaktadır, oysa bu tutumun maliyeti gerçekten çok yüksektir, çünkü "küresel kültürün tümüyle dışında kalmak küresel ekonominin de neredeyse tümüyle dışında kalmayı" gerektirmektedir (Berger, 2003: 18). Bu nedenle Çin gibi bazı ülkelerde küreselleşme parti-devletin amaçları içinde önemli bir yeri olan modernleşme projesi kapsa­mında yeniden yorumlanırken (Yan. 2003: 55), Tayvan'da devlet küresel­leşme lehine "hızlandırıcı" ve "özendirici" rol üstlenmekte (Hsiao, 2003: 75), Japonya'da küreselleşme karşısında olumlu anlamda "reform"un gerekli ve meşru olduğu vurgulanmaktadır (Aoki, 2003: 96).

Bilimsel ve Teknolojik Küreselleşme

Gelişmiş ülkelerin bilim ve teknoloji kültürü, bilimsel süreçle ilgili akademik akımlar, doğrudan uluslararası yatırımlar ve üretim sistemlerinde­ki yansımalar gibi çeşitli yollar ile gelişmekte olan ülkeleri etkilemektedir.

Dünyadaki üretim sistemlerinde 1970'lerde ortaya çıkan değişimin çekirdeğini, mikro-elektronikteki gelişmelerin ivmelendirdiği programlana­bilir otomasyon teknolojileriyle donanmış yeni sınai üretim örgütlenmeleri oluşturmuş, bilgisayar destekli ve nümerik kontrollü tasarım ve üretim sis­temleri esnek ve hatasız bir üretim süreci ortaya çıkarmıştır. Teknolojik kü­reselleşme, sanayi stratejilerini köklü bir biçimde etkilemekte, sınai yeniden yapılanmayı şekillendirmekte, yeni ekonomik faaliyet alanları kurulmasına aracılık etmektedir (Eser, 1995: 7-9). Teknolojik küreselleşme sadece üretim sistemlerini değil, istihdamın boyutlarını ve işgücü piyasalarının karakterini de değiştirmekte, iş süreçleri ve organizasyonu da yeni sisteme uyum sağla­yacak mekanizmalar geliştirmektedir.

Bilimsel ve teknolojik küreselleşmenin avantajlarından gelişmekte olan ülkelerin yararlanma derecesinin sorgulanması oldukça çetin bir tartışma alanı oluşturmaktadır. Çünkü bilim ve teknolojinin üretiminde ve gelişti­rilmesinde gelişmekte olan ülkelerin edilgen bir konumda olduğu iddia edilmektedir.

Kaynak: Sami Taban ve Muhsin Kar'ın (2003) "Kalkınma Ekonomisi Seçme Konular" (Bursa: Ekin Yayınevi) adlı edit kitabından alınmıştır.

 

1- Küreselleşme ve Kalkınma
2- Finansal, Ticari, Ekonomik, Siyasi ve Hukuki, Sosyal Küreselleşme
3- Küreselleşmenin Vaadleri

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü - Gizlilik Politikası

Sağlık Bilgileri