KÜRESELLEŞMENİN VAATLERİ
Birinci kuşak kalkınma
ekonomisi olarak adlandırılan 2.Dünya
Savaşı sonrası kalkınma ekonomisi (Şenses,
1996: 103-107), kaynak mobilizasyonunu temel
alan ve dolayısıyla düşük
üretim/istihdam/büyüme sorunuyla karşılaşan
ekonomilerin bu sorunları gevşek para
politikası, açık bütçe, kamu harcama ve
yatırımlarında artış, gelir dağılımında
iyileştirme gibi önlemlerle
çözebileceklerini ileri süren ve kısaca
Keynesci politikalar adı verilen önlemleri
içeriyordu. Temel vizyonu kişi başına reel
gelirin
anması
olan bu politikalara göre oluşturulan
modellerin kilit
noktası sermaye birikimiydi ki,
Harrod-Domar Büyüme Modeli ve Solovv'un
Büyüme Muhasebesi,
sermaye ile
ilgili
büyüklüklerin kontrolünde baş rolü
üstleniyordu. Sermaye birikimine
dayalı diğer modeller arasında Levris'in
"çift sektör ve sınırsız emek arzıyla
kalkınma", Rosıow'un "büyümenin aşamaları",
Nurkse'nin "dengeli büyüme". Rosenstein-Rodan'ın
"dışsal ekonomiler ve big pıısh", Singer-Prebisch-Myrdal'ın
"ticaret hadleri ve ithal ikamesi".
Leibenstein'ın "kritik minumum çaba",
Chenery'nin "iki açık" modelleri de
sayılabilir (Han ve Kaya. 2002; 223-233;
Parasız, 2003: 3-5).
Kaynak mobilizasyonunu öngören modeller, devletin
ekonomiye sistemli müdahalesini içeriyordu. Talep
yönlü makro ekonomik politikaların uygulanması için
gerekli sosyal ve siyasal düzenin
tesisi,
sonuçla Refah Devleti adı verilen, devletin
ekonominin hemen her alanında var olduğu ve
varolmasının da ekonomik politikaların
uygulanabilmesine zemin oluşturduğu bir sistem
ortaya çıkardı. Bu sistem, Keynesci reçeteler için
uygulama rahatlığı sağlarken yapılandırılan sosyal
güvenlik ağı ve toplum refahı için kurulan
mekanizmalar sayesinde birbirini besleyen toplumsal
çözüm eksenleri meydana getirmekleydi. Gelişmiş
ülkelerde refah devleti güç kazanırken gelişmekte
olan ülkelerde ithal ikameci sanayileşme stratejisi
uygulanıyor, yoğun ve planlı devlet müdahalesi,
karma ekonomik sistem ve korumacılık ayakları
üzerinde büyüme-kalkınma ideallerine ulaşılmaya
çalışılıyordu (Şayian. 1995).
Gelişmiş ülkelerde
Refah Devleti, gelişmekte olan ülkelerde ithal
İkameci Sanayileşme Stratejisi. 1970'li yıllardaki
petrol krizlerinin ardından yaşanan ve bir türlü
çözülemeyen stagflasyon sorunundan sorumlu tutuldular.
Refah Devletinin piyasa ekonomisinin temel
ilkelerini işlemez hale getirdiği, ithal ikameci ve
korumacılığa dayalı sanayileşme stratejisinin ise
gelişmekte olan ülkeleri verimsiz, rekabet gücü
düşük, dışarıya bağımlı ve dış borç sorunu ile
boğuşan bir ekonomik yapı ortaya çıkardığı iddia
edildi ve tartışıldı (Han ve Kaya. 2002: 259-277;
Şayian, 1995).
l970’li yıllarda
yaşanan petrol krizlerinin ardından gelişmiş
ülkelerde görülen yaygın stagflasyon ve gelişmekte
olan ülkelerin dış borçlarındaki
artışa rağmen
kalkınma
hızlarının
yeterli ölçülere ulaşamaması küresel boyutta
yeni çözüm arayışlarına girilmesine yol açmıştır.
Gelişmiş piyasa ekonomilerinde ekonomik krizin
anahtarı Neo-liberal/Arz Yanlı Ekonomi
politikalarında aranmış, krizin sorumlusu olarak
Refah Devleti ilan edilmiş ve ağırlıklı olarak
ekonomide devletin boyutlarının küçültülmesine Önem
verilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde ise. 1980'li
yılların başlarında uygulanmaya başlanan ancak
derli toplu çerçevesi 1980'li yılların sonlarında
oluşturulan ve kısaca Washington Uzlaşması adı
verilen bir dizi önlemin, gelişmekte olan ülkeleri
daha üst refah düzeylerine çıkaracağı varsayılmıştır
(Parasız, 2003: 7).
Washington
Uzlaşması, IMF, Dünya Bankası ve ABD Hazinesi
arasında varılan, ekonomik kalkınma ve istikrara
farklı bir bakış getiren ve "mantrası serbest piyasa
olan politikalar demetidir (.Stiglitz, 2002: 37).
Uzlaşmanın çerçevesi içindeki politikaların çoğu
1945 sonrasından 1980'lere kadar çok hızlı büyüyen,
ancak daha sonra açık bütçe ve yüksek oranlı
enflasyon sorununa saplanan Latin Amerika ülkeleri
için geliştirilmiş ve ağırlık merkezi de bu nedenle
aşırı devlet müdahalelerinin önlenmesi olmuştur.
Latin Amerika ülkelerine özgü olarak geliştirilen bu
fikirlerin daha sonra dünya geneline
uygulanabileceği varsayılmıştır (Stiglitz. 2002:
37-38).
Washington
Uzlaşması'nın
temel unsurları şunlardır: (Worldbank, 2000: 62-63;
Williamson, 1993: 252-253; Parasız. 2003:
9-10).
•
Finansal ve ticari liberalizasyon
•
Kamuda mali
disiplin
•
Vergi reformu
•
Doğrudan yabancı yatırımların teşviki
•
Piyasa ekonomisinin işlerliğinin ve
rekabetin sağlanması
•
Deregülasyon ve özelleştirme
•
Faiz oranlarının serbestleştirilmesi,
rekabet edebilir döviz kuru
Kaynak;
Bülent GÜNSOY - Yrd. Doç. Dr. Anadolu Üniversitesi,
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, iktisat Bölümü
|