Türkiye Ekonomisi
Dünya Ekonomisi
Osmanlı Ekonomisi
Finansal Ekonomi
İşletme Ekonomisi
Hizmet Ekonomisi
Kalkınma Ekonomisi
Tarım Ekonomisi
Borsa ve Yatırım
Ekonomi Sözlüğü
Ekonomi Ders Notları
Ekonomi Düşünürleri
Genel Ekonomi Soruları
Özel İstatistik Arşivi
Özel İktisat Konuları
Açık Öğretim İktisat
Ekonomi Kurumları
Kamu Yönetimi
Kamu (Devlet) Maliyesi
Sigortacılık Konuları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

1929 Krizinin Görünmeyen Yüzü 

Mali Kaos 

Ardı ardına kapanan fabrikalar,  işsizlik,  imaretlerin önünde bir tas çorba için kuyruğa giren insanlar,  limanlarda gelmeyen kargolarını bekleyen şilepler,  umutsuzluk... Bunlar 1929-1939 Büyük Çöküntü’nün  gözle görünür unsurlarıydı.  Ama ekonominin bir de dıştan görünmeyen cephesi vardı: uluslararası finans ve para piyasaları.

Uluslararası para piyasaları da çöktü.

1815-1914 arası, Altın Standardının Klasik dönemi olarak bilinir.

Nedir altın standardı? Altın Standardı, dolar, mark, sterlin, frank, lira gibi ulusal para birimlerinin belirli bir miktar altının isminden ibaret olduğu durumdur. Yani meselâ “dolar” kelimesi, aslında bir ons altının - bir ons yaklaşık 28 gram - yirmide birinin adıdır.  Sterlin kelimesi bir ons altının dörtte birinin adı.  Böylece bir  Sterlin, bir  dolardan daha çok altın miktarını temsil eder.  Onun için daha pahalıdır.

Bilinen tek istisnası İngiltere.  İngiliz hükümetleri  sözlerinde durmaları,  hazinelerinde altın karşılığı olmayan para basmamalarıyla ünlüdürler. Sterlinin günümüzde bile “sağlam para” olarak bilinmesi buradan gelir. 

Altın Standardı  teorik olarak  dış-ticareti de dengeler.  18.Yüzyıl klasik ekonomistlerinden David Hume, bunu Fransa’yı örnek vererek anlatır.  Diyelim ki Fransız hükümeti, frank arzını arttırdı. Ne olur, Fransa’da fiyatlar artar.  Artan fiyatlar,  ithalatı körükler.  Neden çünkü  fiyatlar hem  Fransa dışında göreli olarak daha düşüktür,  hem de  ücretleri yükselen Fransızlar  ithal mallara yönelirler. 

Altın Standardının sonunu Birinci Dünya Savaşı getirdi.  Neden, çünkü savaşın maliyeti çok yüksekti,  Avrupalıların altın stokları silahlanma harcamalarını karşılamaya yetmedi.  Amerika Birleşik Devletleri için durum farklıydı.  Amerika, 1850’lerde kendi topraklarında altın bulmuş, dev gibi bir yığınak yapmıştı.

Avrupa devletleri,  bir süre  para birimlerinin tekabül ettiği altın miktarını azaltarak idare ettiler. İdare edemeyecek duruma geldiklerinde altın standardından çıktılar.

Örneğin, İngiltere.  Birinci Dünya Savaşı öncesi,  bir sterlin bir ons altının dörtte biri anlamına geliyordu.  Bir Amerikan doları ise yirmide biri.  Bir başka anlatımla,  bir sterlin alabilmek için 4 dolar 86 sent vermek durumundaydınız.  Ancak, İngilizlerin altın stokları savaş harcamalarını finanse etmeye yetmeyince,  sterlinin temsil ettiği altın miktarını azaltmaları gerekti.  Böylece Savaş sonunda sterlinin değeri  4 dolar 86 centten, 3 dolar 50 sente düştü.  Paranın değerinin düşmesi  enflasyon demekti ki,  o da işin başka bir yönü. 

Şimdi bazı iktisatçılara göre, İngilizler 3 dolar 50 sente razı olup, paralarının değerini orada tutmalıydılar.  Ama  ulusal gurur diye bir şey var.  İngilizlerin ulusal gururları paralarının pul olmasına izin vermedi. 

1931,  Fransa’nın ihracatının  52 milyar franktan 20 milyar franka düştüğü, fabrikaların kapanma noktasına geldiği yıl.  Fransa’nın başında Sosyalistler, Radikaller ve Komünistlerden oluşan Popüler Cephe Hükümeti vardı.  Popüler Cephe hükümeti ülkesinin içine düştüğü durumdan haklı olarak ürktü,  sterlin stokunu altına tahvil etmeye karar verdi.  Ne ki, İngiltere’nin Fransa’nın talebini karşılayacak altını yoktu,  onlar da altın alımsatım standardından toptan vazgeçtiklerini ilan ettiler.  İngiltere altından vazgeçince, diğer ülkeler de İngiltere’yi izlediler. Birleşik Amerika Devletleri  iki yıl daha dayandı.www.ekodialog.com

1933-34 yılları  Amerikalıların Büyük Çöküntü’den kurtulmanın yolunun para arzını arttırmaktan geçtiğini düşünmeye başladıkları yıllar. İngilizlerin hareketi  bir bakıma denk geldi,  Başkan Roosevelt de klasik altın standardından vazgeçtiklerini ilan etti. 

1929 Krizinin Görünmeyen Yüzü

Mali Kaos ve IMF  (1)

Birinci Dünya Savaşından önce dolar, mark, sterlin gibi ulusal para birimlerinin değerlerini  simgeledikleri altın miktarı belirlerdi.  Bir sterlin bir ons altının dörtte biri demektir, bir dolar bir ons altının yirmide biri anlamına gelir, gibi.  Ve dileyen herkes, elindeki kağıt parayı bankaya götürüp, karşılığında altın sikke talep edebilirdi.   

“Klasik Altın Standardı” dediğimiz bu uygulama 1914’de sonra erdi.  Neden çünkü Amerika Birleşik devletinin haricinde hiçbir ülkenin elinde, Birinci Dünya Savaşı harcamalarını karşılayacak kadar altın yoktu. Avrupa devletleri,  bir süre  para birimlerinin altın miktarını azaltarak idare ettiler. İdare edemeyecek duruma geldiklerinde klasik altın standardından çıktılar. 

Mesela, Almanya.  Birinci Dünya Savaşındaki kötü yenilgisi, ardından imzalamak zorunda kaldığı Versailles antlaşması,  çok ağır savaş tazminatları derken, 1922’den itibaren ağır bir ekonomik krizin içinde buldu kendini.  Alman Markına olan  güven  tamamen kayboldu.

Fiyatların saat başı  arttığı eşi görülmemiş bir enflasyon patladı.  Alman ekonomisi tamamen çöktü.

Almanlar bir somun ekmek alabilmek için fırına  bir el arabası dolusu para götürüyorlardı.  Böyle bir durumda, altın ne kelime, Almanlar “çavdar” bitkisinin değerini esas alan yeni bir para birimi,  “çavdar-parası” çıkardılar. Ağustos 1923’de.  Olmadı,  üç ay sonra Rentenmark’a döndüler.www.ekodialog.com

1944  Haziran’ında  ABD’nin New Hampshire Eyaletinin Bretton Woods isimli kasabasında 44 ülkeden delegelerin katıldığı bir toplantı düzenledi. 

Savaşın içindeydiler, türlü zorluklar vardı, aylarca konuşuldu ama sonunda  delegeler yeni uluslar arası para sistemini ve onu kollayacak uluslar arası örgütü, yani Uluslararası Para Fonu,  IMF’yi hepbirlikte kurmayı kabul ettiler.

Antlaşmayı 1946 Mart’ında 29 ülke imzaladı - bugün itibariyle IMF’nin üye sayısı 182. Buna Doğu Avrupa ülkeleri  ve  eski Sovyetler Birliği cumhuriyetleri  dahil.  IMF antlaşması imzalandıktan  üç ay kadar sonra ilk İcracı Direktör seçildi, Fon’un Washington’daki merkezinde çalışmaya başladı.

Mali Kaos ve IMF  (2)

1931-1945 yılları tarihe mali kaos yılları olarak geçti. Altın standardından çıkan ülkeler,  paralarının karşılığında altın verme taahüttünden kurtulmuşlardı.  Bu durumu istismar etmekten geri kalmadılar. 

Burada istismar etmekten kastım,  paralarının değerini ekonomik değil siyasi mülahazalara göre belirlemeleridir. Örneğin,  rakip ulusun mal satmasını önlemek için yapılan devaluasyon gibi. Rakip ulus da aynı şekilde karşılık verince,  para ile değerin, bir  ulusun parası ile öteki ulusun  parasının  arasındaki  ilişkinin saptanamadığı  kaotik bir durum ortaya çıktı.   Kimin ne yaptığı belli olmayan bu yıllarda dünya ticareti %63 azaldı. Fiyatlar yarı yarıya %48 düştü.   

Bu karmaşaya son verecek uluslararası bir örgüte, yani Uluslararası Para Fonu’na ihtiyaç olduğu fikri  daha o yıllarda doğmuştu.  Ancak sürekliliği olan bir kurum zamanla değişen ihtiyaçlara cevap verebilir,  bir yandan ulusal para birimlerinin birbirlerine hiçbir kısıtlama olmaksızın tahvil edilmesini sağlarken, öte yandan da her bir para biriminin değerini açık ve tartışmaz bir şekilde belirleyebilirdi.

1944  Haziran’ında  ABD’nin New Hampshire Eyaletinin Bretton Woods isimli kasabasında 44 ülkeden delegelerin katıldığı bir toplantı düzenlendi. 

Savaşın içindeydiler, türlü zorluklar vardı, aylarca konuşuldu ama sonunda  delegeler yeni uluslararası para sistemini ve onu kollayacak uluslararası örgütü, yani IMF’yi, hepbirlikte kurmayı kabul ettiler.

Amerikan vatandaşları kağıt paralarını dolara tahvil edemeyeceklerdi. Sadece yabancı devletler ve onların merkez bankaları dolarlarını altına çevirebileceklerdi. 

Böylece Amerikanın altına, diğer ülkelerin de Amerikan dolarına dayandıkları para sistemi yürürlüğe girdi. Yıl 1946.

IMF’nin kurulmasından beş yıl kadar sonra, 1950li yılların başında,  işler tekrar ters döndü. 

Şöyle ki:  Amerika’da altın çoktu  -25 milyar doların karşılığı kadar altın vardı.  Amerika,  istenilen her durumda, dolar ibraz eden yabancı ülkelerin taleplerini yerine getiriyordu.  Bu, tabii, ülkeden altın çıkışı demek.

Dahası,  yabancı ülkelerin büyük çoğunluğu paralarına Savaş öncesinin değerlerini biçmişlerdi.  Örneğin, İngiltere, halâ bir sterlinin 4.85 Amerikan dolarına eşit olduğu iddiasındaydı.  Oysa sterlinin alım gücü bunun çok altındaydı.  Bunun anlamı,  Amerikan dolarının olması gerekenden daha ucuza gidiyor olması. 

1929 Krizinin Bir Başka Sonucu

Hitler 

Almanların büyük çoğunluğu, hatta  SPD,  ülkelerinin Birinci Dünya Savaşına girmesini destekledi.  Hızlı ve kesin bir zafer bekliyorlardı  ama öyle olmadı.  Ağır ve kesin bir yenilgiye uğradılar. 1918 sonbaharında İmparator tahtını bıraktı,  Hollanda’ya sürgüne gitti,  Sosyal Demokratlar iktidara geçtiler.  İktidarı bulan sosyal demokratların ilk icraatlarından biri,  Partinin ihtilalci sol kanadı Spartaküs birliğini tasfiye etmek oldu. Ocak, 1919’da çoğunluğu sosyalist olan  Kurucu Meclis Weimar’da toplanarak  cumhurbaşkanını seçti.www.ekodialog.com

Sosyalist  Maliye Bakanı  Hilferding  Ağustos 1923’de  “çavdar” bitkisinin değerini esas alan yeni bir para birimi,  çavdar-parası, çıkardı.  Üç ay sonra çavdar-parasının yerini Rentenmark aldı.

“Renten” irad demek,  “Rentenmark”ı, irad-parası şeklinde çevirebiliriz.  Rentenmark’ın karşılığı olarak ülkenin mülk ve sanayi kaynakları üzerine yapılan ipotek gösteriliyordu. Adı da zaten buradan geliyor.  Rettenmark,  yalnızca iç ödemelerde kullanılıyordu.  Bir  Rentenmark bir trilyon kağıtmarka tekabül ediyordu!  Enflasyon dörtnalaydı!

Ama durdurmayı başardılar.  Almanya’nın en yetenekli politikacılarından birisi olan Gustav Stressman,  maliye bakanı ve merkez bankası başkanı ile elele verdi.  Enflasyon düştü, 1924’de  altın esasına dayalı  Reichsmark  çıktı.  Alman markı bundan böyle çavdarı değil altını esas alacaktı.

Stressman,  Almanya’nın batılı ülkelerle ilişkilerini iyileştirmeye çalıştı.  Kapanan kredi musluklarını açtı.  Savaş tazminatı  ödemelerinin daha makul bir düzeylere çekilmesini sağladı.  Alman ekonomisi nefes almış, dengesini  bulmak  üzereymiş gibi dururken,  buyurun,  Kara Perşembe!  Hiç beklenmedik bir şey oldu,  New York Borsası çöktü! 

1929 Krizi Almanya’ya anında sıçradı - çünkü,  Alman sanayi ihracatla ayakta duruyordu ve ihracat  kesilince, sanayi durdu. 

.Bu bağlamda Nazi ekonomisinin siyasi iradeyle uzlaşan bir takım tekelci sanayicilerin hakimiyetine  geçtiğini söyleyebiliriz. Hitler kapitalistleri, kapitalistler Hitler’i kullandılar.

Hitler benzeri bir ilişkiyi  Junker’lerle de geliştirdi.  Junker’ler, Alman toprak ağalarıdır.

Naziler güvenebilecekleri yeni  bir  ağa sınıfı yaratmaya giriştiler.  700,000  çiftçiden oluşan güçlü bir ordu  kurdular. Junkerlerin arazilerine ipotek konamıyordu. Arazilerini istedikleri kadar büyütme hakkına sahiptiler. Ayrıca, ürünlerinin fiyatları devlet koruması altındaydı. Bütün bu uygulamalar küçük çiftçilerin aleyhineydi,  onların sırtından yürütülüyordu ama ne gam?!

-----1929 Ekonomik Buhranı
-----
1929 - Büyük Çöküş
-----
1929 - Kartlar Yeniden Dağıtılıyor
-----
1929 Krizinin Görünmeyen Yönleri
-----
1929 Buhran Yılları ve Türkiye

 

 

Anasayfa - İktisat - Makale - Ekonomi - Borsa - İstatistik - Türkiye Ekonomisi - Ekonomi Sözlüğü

Since 2005