1929 Ekonomik
Buhranını Türkiye'ye Etkileri
Dünya kapitalist pazarı içinde yer almış Türkiye
için bu buhranın etkilerinden kaçınmak imkânsızdı. Nitekim
1930’dan itibaren Türkiye iktisadi ve siyasi hayatındaki
gelişmeler tekelci kapitalizmin buhranı ile yakından ilgilidir.
Cumhuriyet Türkiyesine yabancı sermaye girmediği
için Batı kapitalizmine bağlılık daha çok dış ticaret
kanalıylaydı. Bu yüzden buhran da etkisini dış ticaret yoluyla
hissettirdi. Türk dış ticareti genellikle tarımsal ürün ve
hammadde ihracına ve sanayi maddeleri ithaline dayandığı için,
tarımsal ürünlerdeki büyük fiyat düşüşleri dış ticaret hacmimizi
daralttı. 1929 yılının Türkiye açısından ikinci bir talihsizliği
ise Lozan’da halledilemeyen dış borçlar sorununun, 1928’de
Milletler Cemiyeti aracılığıyla halledilerek ödemelerin başlamış
olmasıydı. Meselenin çözümleniş şekli Türkiye için bir başarı
olmakla beraber, yıllık ödemeler genel bütçe harcamalarının
%13-18’i gibi önemli bir kısmını yutuyordu.
Kapitalist dünya buhranının Türkiye’deki
etkilerini inceleme, bu dönemde memleketimizdeki “devletçilik”
uygulamasını incelemeyi gerektirir. Aslında bu uygulamalar
karmaşık ve çok yönlüdür. İktisadi hayatı olduğu gibi, siyasi
rejimi ve ideolojik gelişmeleri de ilgilendirir. Bu bakımdan
“devletçiliik” açık bir kavram değildir ve fikir hayatımızda
hâlâ devam eden bir çok karışıklıklara ve yanlış anlamalara yol
açmıştır.
İktisadi hayata devletin müdahalesi
esasen çok eskiden beri vardı. Ancak iktisadi buhranla birlikte
girilen dönemde bu müdahalenin uygulama alanı genişlemiştir.
Türkiye ekonomisinde devlet müdahalesi çeşitli biçimlerde
uygulanmıştır.
Buhranla beraber tarımsal ürünlerin
fiyatları düşmüş, ithal mallarımızın fiyatları ise yükselmişti.
Bu durum bir taraftan dış ticaret hacmimizi daraltmış, diğer
taraftan da çiftçilerimizin durumunu sarsmıştı.
Dünya buhranı Türkiye’de genel fiyat
seviyesini düşürmüştü. Bu durum bütçe gelirlerine de yansımış ve
bütçe gelirleri 1929’da 224 milyon liradan 1933’te 205 milyon
liraya kadar düşmüştü. Bu dönemde gümrük ayarlamalarının
yapılmasına rağmen, gümrük vergileri de 1930’da 55 milyon
liradan 1934’te 33 milyon liraya düşmüştü. Bu durum dış
ticaretteki daralmadan ileri geliyordu. Nitekim ithalat
değerimiz 1929’da 256 milyon liradan 1933’te 74 milyon liraya,
ihracat değerimiz ise aynı dönemde 155 milyon liradan 96 milyon
liraya düşmüştür. O zamanlar ithalatın büyük bir nisbetinin
tüketim mallarına gittiği düşünülürse, buhranın Türkiye’deki
etkisi “Bir avuç şehirlinin medeni ihtiyaçları için getirilen
malları tüm toprak ürünlerimizle karşılayamamak” şeklinde ortaya
çıkmıştı.