ÜNİTE 1 -
ÜNİTE 2 -
ÜNİTE 3 -
ÜNİTE 4 -
ÜNİTE 5 -
ÜNİTE 6
RİSK
YÖNETİMİ
FAİZ ORANI RİSKİ VE YÖNETİMİ
1. Faiz Oranı Riski
Hatırlayacağınız gibi, finansal varlıkları ellerinde
bulunduran kişi ve kurumlar çeşitli risklerle karşı karşıya
kalırlar. Bunların içinde en önemlisi geri ödememe riskidir.
Karşı karşıya kalınan risklerden bir tanesi de faiz oranları
değiştikçe finansal varlığın piyasa değerinde gözlenen
dalgalanma riskidir. Bu tür riski daha önce faiz oranı riski
olarak adlandırmıştık.
Tahvil fiyatları ve faiz oranları arasındaki ters
yönlü ilişkinin varlığı ve vadenin dolmasına kalan süre uzadıkça
bu riskin artması, faiz oranı riskinin yönetimini gündeme
getirmektedir. Bir tahvilin veya bononun karşı karşıya olduğu
faiz oranı riski menkul kıymetin vadesinin dolmasına kalan süre
veya vadeye kalan gün sayısı ile yakından ilişkilidir. Ancak iki
tahvilin vadesine de aynı süre (iki yıl) kalmasına karşın, kupon
ödemeleri sıklaştıkça faiz oranı riski azalmaktadır.
2. Finansal Araçların Efektif Vadesi
Yukarıda yaptığımız açıklamalara göre, faiz oranı
riskini etkileyen iki faktör söz konusudur:
Ø
Vadeye kalan
süre
Ø
Bu süre
içinde yapılacak ödeme miktarı
Tahvil
veya bono alıp satanlar faiz oranı riskini değerlendirebilmek
için bu faktörleri birlikte
ölçmek durumundadırlar. Bu iki büyüklüğün bir arada ölçümü
“efektif vade” veya “durasyon” adı verilen bir kavram aracılığı
ile gerçekleştirilmektedir.
Efektif vade veya durasyon, bir tahvilin ana para ve faiz
ödemelerinin tamamını elde etmek için gerekli olan ortalama
süreye ilişkin bir ölçüttür.
Tahvil alım satımı ile uğraşanlar efektif vadeyi
hesaplayabilmek için bir finansal aracın vadesi boyunca yapacağı
ödemelerin şimdiki değerini bularak, bunların ağırlıklı
ortalamasını hesaplamaktadırlar. Bunu yapabilmek için de, kupon
ödemeli bir tahvili sanki sıfır kuponlu bir tahvilmiş gibi
değerlendirirler.
Efektif vade, faiz oranı riskini ölçmek için
kullanılan en önemli gösterge niteliğindedir. Zira, bir finansal
varlığın efektif vadesini bildikten sonra, faiz oranında meydana
gelecek değişikliklerin, bu varlığın değerinde yaratacağı
değişikliği hesaplamak oldukça kolaydır. Bu amaçla,
ΔP = - DUR . Δi
P 1+i
formülünü kullanarak, elde edilecek sermaye kazancı oranını
veya uğranılacak sermaye kaybı oranını kolayca hesaplayabiliriz.
Örneğin, daha önce piyasa faiz oranı % 15 iken efektif vadesini
3,857 yıl olarak hesapladığımız tahvil için piyasa faiz oranının
% 20’ye çıkması durumunda, fiyat değişim oranı
ΔP = - 3,857 . 0,05 = - 0,17
olarak hesaplanır.
P 1+0,15
Bu tahvili elinde bulunduran kişi, yaklaşık %
17’lik bir sermaye kaybına uğrar.
Faiz oranlarında artış bekleyen bir yatırımcı,
portföyündeki tahvillerin efektif vadesini bildiği sürece,
bunların efektif vadesini azaltacak önlemlerle katlanacağı
sermaye kaybını minimize etme olanağına sahiptir. Doğal olarak,
bunun tersi bir ortamda, yani faiz oranlarında düşüş beklenen
bir ortamda, yatırımcı portföyüne daha uzun efektif vadeye sahip
finansal varlıkları dahil ederek elde edeceği sermaye kazancını
maksimize etme olanağına sahip olur.
3. Faiz Oranı Riskini Sınırlayıcı Stratejiler
Faiz oranı riskini sınırlandırabilmek için çeşitli
stratejiler uygulanabilir. Faiz oranı riskini sınırlandırabilmek
için kullanılabilecek ilk yöntem portföyünüzde kısa vadeli
finansal varlıkların ağırlık taşımasıdır. Yukarıda yaptığımız
açıklamalarda, kısa vadeli veya vadesine kısa süre kalan menkul
kıymetlerin faiz oranı değişmerli karşısında daha düşük sermaye
kaybı riskine konu olduklarını görmüştük. Bu konuda
uygulanabilecek bir diğer strateji de, daha kısa süreli efektif
vadeye sahip menkul kıymetleri elde tutmaktır.
Eğer riski sınırlamak amacıyla efektif vade
kavramı esas alınıyorsa, sadece vadeye kalan süre değil, bu
sürede elde edilecek nakit akımları da göz önüne alınmış
olmaktadır. Riski sınırlandırabilmek için kısa vadeli veya düşük
efektif vadeli finansal varlıkları tercih etmenin yol açtığı üç
sorundan söz etmek mümkündür;
Ø
Kısa vadeli
veya kısa efektif vadeli finansal varlıkları elde tutmak aynı
zamanda daha
düşük getiriye razı olmak anlamına gelmektedir.
Ø
Sürekli kısa
vadeli menkul kıymetlerin elde tutulması, bunların satışını ve
yeniden
kısa vadeli menkul kıymet alınmasını gündeme getirdiği
için, kısa vadeli menkul kıymetlerin döndürme maliyeti (satıp
yeniden alım maliyeti) yüksek olabilir.
Ø
Sadece kısa
vadeli menkul kıymetlerin elde tutulması, çeşitlendirmenin
getireceği
olanaklardan da vazgeçilmesi anlamına gelmektedir.
4. Riskten Korunma ve Türev Ürünler
Faiz oranı riskini sınırlandırabilmek amacıyla kısa
vadeli, vadesine kısa süre kalan veya düşük efektif vadeli
finansal varlıkları elde tutmanın taşıdığı sakıncalar, faiz
oranı riskini yönetebilmek için, alternatif stratejilerin
geliştirilmesine neden olmuştur.
Bu yöntem, riske karşı korunma veya kısaca korunma
(hedging) olarak adlandırılmaktadır. Korunma, faiz oranı
ve kur risklerinden kaynaklanan sermaye kaybına uğrama
olasılığını azaltan finansal stratejiler biçiminde
tanımlanabilir.
Korunma işlemlerinde başvurulan araçlar ise türev
ürünler olarak bilinir. Bir portföyün taşıdığı faiz oranı
riskini düşürebilmek için korunma amacıyla diğer finansal
araçlar kullanılabilir veya esas portföyün taşıdığı faiz oranı
riskini düşüren dengeleyici finansal işlemlere başvurulabilir.
Tam Korunma, Portföyün taşıdığı faiz oranı riskinin veya
taşınan pozisyon nedeniyle mevcut döviz riskinin tamamını
ortadan kaldıran finansal stratejidir.
Türev menkul kıymet veya kısaca türev ürün,
getirisi diğer finansal araçların getirisine bağlı olarak
belirlenen finansal araçtır. Sözü edilen türev ürünler arasında
son yıllarda en çok kullanılanlar forward sözleşmeler, futures
sözleşmeler, opsiyon sözleşmeleri ve swap sözleşmeleridir.
DÖVİZ RİSKİ VE YÖNETİMİ
Döviz riski, bir finansal kuruluşun mevcut kar
marjının, işleme konu olan yabancı paraların fiyatlarında
meydana gelen değişmeler sonucu azalması olasılığıdır. Yabancı
paraların fiyatlarında ortaya çıkan değişim, bu anlamda, döviz
riskinin kaynağını oluşturmaktadır.
1. Kur Riski
Kur riski,
bir işletmenin bilançosunun aktifinde ve pasifinde aynı tutarda
ve cinste yabancı para bulunmamasından kaynaklanan zarara uğrama
olasılığıdır.
Ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki
değerinin değişmesi olasılığı, kur riskinin doğmasına neden
olmaktadır. Ulusal paranın yabancı paralar karşısında değer
kazanması durumunda, aktifte fazlası olan, örneğin, bir banka
aynı döviz cinsi için daha az ulusal para elde edeceği için
zarar; pasifte fazlası olan bir banka ise aynı döviz borcunu
daha az ulusal para ödeyerek kapatacağı için kar elde edecektir.
Genelde bankacılık jargonunda, aktifteki döviz
varlıkları pasifteki döviz borçlarını geçiyorsa pozisyon
fazlası, tersine pasifteki döviz borçları aktifteki döviz
varlıklarını geçiyorsa pozisyon açığından veya açık
pozisyondan söz edilir. Açık pozisyon ve pozisyon fazlası
deyimlerini kullanarak, yukarıda örneklerle ortaya koyduğumuz
kur değişikliklerinin yarattığı riskleri aşağıdaki tabloda
görüldüğü gibi özetleyebiliriz.
Ulusal Para
Pozisyon Değer
Kaybederse Değer Kazanırsa
Pozisyon Fazlası Kar
Zarar
Pozisyon Açığı
Zarar Kar
Örneğin, bir banka 1 milyon dolar açık pozisyon
taşımakta iken 1$ = 90 YTL’den 1$ = 110 YTL’ye yükselirse,
devalüasyon karı kaç milyon YTL olur?
Böyle bir soruyu çözerken borcu YTL’ye çevirmek
işimizi kolaylaştırır. 1 milyon $’ı 90 YTL ile çarparsak borcun
YTL tutarı 90 milyon olur. Kur arttığında 110 YTL ile çarpılacak
bu borç 110 milyon YTL olur. Görüldüğü gibi açık pozisyonda olan
bankanın açığı 20 milyon YTL daha artmıştır. Ortada bir zarar
mevcuttur. Her zarar, negatif bir kar olarak gösterileceğinden
devalüasyon karı –20 milyondur diyebiliriz.
2. Parite Riski
Döviz portföyünde mevcut olan yabancı paraların
çapraz kurlarında (paritelerinde) meydana gelen değişmeden
kaynaklanabilecek alternatif zarar olasılığı parite riski olarak
adlandırılır.
Tıpkı kur riskinde olduğu gibi, parite riskinde de
açık pozisyon veya pozisyon fazlası olması durumunda parite
riski doğabilir. Her iki yabancı paradan da fazla veya açık
pozisyonda bulunan bir banka bu iki yabancı paranın birbirleri
arasındaki kuru gösteren çapraz kurun değişmesi neticesinde
bulunduğu pozisyondan vazgeçip uygun bir pozisyona geçmemekle
zarar edebilir veya olası bir kardan mahrum kalabilir.
3. Kur Riskinin Ölçümü ve Sınırlandırılması
Kur riskinin ölçülmesinde, özellikle finansal
kurumlar açısından, oldukça farklı göstergelerden söz etmek
mümkündür. Bunlar içinde en teknik olanı “net genel pozisyon /
sermaye tabanı” oranıdır. Zira, sermaye tabanı denilen kavramın
hesaplanması son derece ayrıntılı muhasebe verilerini
gerektirmektedir. Ülkemizde bankaların, % 30 olarak belirlenen
bu orana uymaları gerekmektedir.
Biz bu konuda sözü edilen karmaşık teknikleri
incelemek yerine, oldukça basit bir şekilde hesaplanan ve
ülkemizde de uzun yıllar bankacılık sisteminin kur riskini takip
etmek ve sınırlamak amacıyla kullanılan kur riski oranı
kavramını ele alacağız.
Kur riski oranı, toplam döviz cinsi
varlıkların, toplam döviz cinsi yükümlülüklere oranı şeklinde
hesaplanan ve mevcut riskin büyüklüğünü gösteren ölçüttür.
Kur riski oranı ile döviz pozisyon açığının
belirli bir ölçüyü geçmesine engel olunabilir. Kur riski oranı
Döviz mevcutları +
Döviz alacakları
Kur Riski Oranı
= -------------------------------------
Döviz borçları + Döviz
taahhütleri
formülü aracılığı ile hesaplanır.
Kur riski oranının hesaplanmasında, farklı para
birimlerindeki pozisyonlar ABD dolarının kullanılması ile ortak
bir para birimine indirgenir ve dolayısıyla aktif ve pasif
pozisyonları bir bütün olarak ele alınır.
Örneğin, ülkemizde bankacılık sistemi için bu oran
en düşük 0,8 ve en büyük 1,1 olabilir. Bir diğer deyişle, döviz
varlıkları döviz yükümlülüklerinden en fazla % 20 oranında düşük
ve % 10 oranında fazla olabilir.
Yukarıda tanımlanan kur riski oranı aktifteki
döviz varlıklarını ve pasifteki döviz yükümlülüklerini, dövizin
cinsine bakmaksızın hesapladığı için eleştirilebilir. Bu
nedenle, kur riski oranı her bir döviz cinsi için ayrı ayrı da
hesaplanabilir ve her bir döviz cinsi için ayrı pozisyon
limitleri getirilebilir. Yani, her döviz için ayrı bir kur riski
oranı belirlenebilir. Nitekim, ülkemizde bankaların kur riski
oranının her bir döviz cinsi için en az 0,75, en çok 1,15
olacağı belirlenmiştir. Bankalar genel kur riski oranını
gerçekleştirmek zorunda oldukları gibi, her bir döviz için de
belirlenen kur riski oranlarına da uymak zorundadırlar.
Finansal araçları ellerinde bulunduranlar faiz
oranı ve döviz kuru riskine karşı konulabilmek için iki koşulu
yerine getirmelidir. Bu koşullardan ilki yeterince esnek
olunmasıdır. Diğer koşula göre ise değişen koşullar karşısında
gerekli işlemlerin yapılmasında hızlı davranma yeteneğine sahip
olunması gerekmektedir. İşte bu iki koşulu bir araya getirecek
korunma stratejilerini geliştirme arzusu, türev menkul kıymetler
olarak bilinen finansal araçların geliştirilmesine yol
açmıştır.
TÜREV ÜRÜNLER VE RİSK YÖNETİMİ
Türev ürünler, birkaç kategoride incelenebilir. Bu
kategorilerin her birinin paylaştığı ortak özellik,
getirilerinin diğer finansal varlıkların getirilerine göre
belirleniyor olmasıdır. Türev ürünleri Forward, futures, opsiyon
ve swap sözleşmeleri olarak sayabiliriz.
1. Forward Sözleşmeler
Forward sözleşmeler,
gelecekteki
bir tarihte teslim edilecek bir malın veya finansal aracın
(döviz dahil) fiyatının ve işlem miktarının bugünden
belirlendiği sözleşmelerdir.
Forward faiz sözleşmeleri ; gelecekte belirlenen
bir tarihte, belirlenen bir faiz oranından, finansal aracın
satışı garanti altına alınmaktadır.
Forward döviz sözleşmeleri ; Gelecekte
belirlenen bir tarihte ve belirlenen kurdan yabancı paranın veya
yabancı para cinsinden düzenlenmiş bir menkul kıymetin teslimini
içeren sözleşmelerdir.
Long pozisyon : Gelecekteki belirlenmiş tarih ve
fiyattan bir finansal aracı (döviz dahil) satın alma
yükümlülüğüdür.
Short pozisyon :
Gelecekteki
belirlenmiş tarih ve fiyattan bir finansal aracı (döviz dahil)
satma yükümlülüğüdür.
Forward sözleşmelerinin en önemli dezavantajı,
long ve short pozisyon alırken miktarların ve vadelerin tam
olarak eşleşememesidir. Örneklerimizde tarafların yapmak
istedikleri işlemlerin miktarları vadeleri tam olarak karşılıklı
eşleşmektedir. Bir diğer sakınca ise tarafların yükümlülüklerini
yerine getirmemeleri halinde herhangi bir güvencenin
bulunmamasıdır.
2. Futures Sözleşmeler
Forward işlemlerinin yukarıda değinilen sakıncaları
futures sözleşmelerle giderilmiştir. Futures sözleşme,
belli nitelikteki ve miktardaki bir malın veya finansal varlığın
(döviz dahil) sözleşme tarihinde belirlenmiş bir fiyattan
gelecekte belirli bir tarihte teslimini, yani alım satımını
hükme bağlayan standartlaştırılmış bir anlaşmadır.
Kavram olarak forward sözleşmelerle büyük
benzerlik göstermesine karşın, futures sözleşmeler forward
sözleşmelerden önemli ölçüde farklıdır. Bu karşılaştırmayı sözel
olarak yapmak yerine bir tablo ile özetleyerek, farklılıkların
anlaşılmasını kolaylaştırabiliriz.
FORWARD FUTURES
Teslim Tarihi ve Yeri |
Taraflar arasında serbestçe belirlenir |
Teslim yeri ve günü standarttır. |
Vade |
Taraflar arasında belirlenen herhangi bir gelecek tarih |
Sadece belirli tarihlerde |
İşlem maliyeti |
Alış ve satış fiyatları arasındaki fark |
Aracılara ödenen komisyon |
Fiyat |
Taraflar arasında pazarlıkla belirlenen fiyat |
Borsada belirlenir
|
İşlemin gerçekleşmesi |
Telefon, faks veya karşılıklı Görüşme |
İşlem salonunda Kotasyon ile
|
Günlük fiyat oynamaları |
Vadeye kadar fiyat oynaması Yoktur |
Piyasa koşullarına göre değişir |
Denetleme |
Taraflar arasında karşılıklı güven |
Borsa ve takasbank |
Futures sözleşmelerinde amaç, çeşitli finansal
varlıklara ait fiyat dalgalanmalarını getirdiği belirsizliği
ortadan kaldırmak ve belli bir vade için ilgili finansal
varlığın fiyatını sabitlemektir. Finansal varlıklara ilişkin
futures sözleşmeler;
·
Döviz
·
Faiz
·
Borsa indeksi
üzerine yapılan futures sözleşmeler olarak üç grupta
toplanabilir.
Futures sözleşmesi satın almak veya satmak için
işlemlerin yürütülmesinden sorumlu olan ve borsada faaliyet
gösteren takas birimine teminat yatırılması gerekir. Öte yandan,
futures sözleşmeler standart miktarlar için yapılabilir.
Futures döviz sözleşmesi, hak sahibine
gelecekteki belirli bir tarihte önceden belirlenmiş bir kur
üzerinden belirli bir miktarda dövizi alma yada satma
yükümlülüğü doğuran anlaşmadır. Her bir futures döviz sözleşmesi
standart bir döviz miktarının alımını veya satımını içerir.
3. Opsiyon Sözleşmeler
Opsiyon,
elinde
bulunduran kişiye belli bir kıymeti belirli bir tarihte ve
belirli bir fiyattan satın alma veya satma hakkı veren bir
finansal sözleşmedir.
Bu hakkı elinde bulunduran kişi, söz konusu
kıymeti satın almak veya satmak zorunda değildir; fakat, alma ve
satma hakkına sahiptir. Opsiyonu elinde bulunduran kişinin bir
finansal varlığı alma veya satma hakkına sahip olduğu fiyat
işleme koyma fiyatı olarak adlandırılır. Opsiyonun piyasa
fiyatına ise prim adı verilmektedir.
Opsiyon sözleşmeleri genel olarak iki farklı
biçimde yapılır: Satın alma (call) opsiyonu ve satma
(put) opsiyonu.
·
Satın alma
(call) opsiyonu :
Sahibine
belli bir kıymeti belirli bir tarihte ve belirli
bir fiyattan satın alma hakkı veren opsiyon sözleşmesidir.
·
Satma (put)
opsiyon :
Sahibine
belli bir kıymeti belirli bir tarihte ve belirli bir
fiyattan satma hakkı veren opsiyon sözleşmesidir.
Satın alma opsiyonlarında alıcının satın alma
hakkı vardır; ancak, satın alma yükümlülüğü yoktur. Opsiyonu
elinde bulunduran kişi ancak avantajlı pozisyonda ise opsiyonu
işleme koyar. Opsiyon işleme konulduğunda üzerine opsiyon
yazılan menkul değer işlem fiyatından alınır veya satılır. İşlem
fiyatı ile söz konusu menkul değerin piyasa fiyatı arasındaki
fark opsiyon sahibinin karıdır. Opsiyonu yazan taraf ise opsiyon
işleme konduğunda sözleşme ile üstlendiği yükümlülüğü yerine
getirmek zorundadır.
Opsiyonlar, Amerikan ve Avrupa opsiyonları türünde
olabilir. Avrupa opsiyonları sadece vade tarihinde
kullanılabilirken, Amerikan opsiyonları vade tarihine kadar
herhangi bir zamanda işleme konulabilir. Amerikan tipi
opsiyonlar daha esnek olduğundan, bu opsiyonlara ödenen prim
Avrupa tipi opsiyonlara göre daha yüksektir.
Opsiyon işlemleri döviz, hisse senedi, borsa
indeksi ve futures sözleşmeler üzerine
gerçekleştirilebilmektedir. Günümüzde opsiyon sözleşmelerinin
yarıdan fazlasının indeks üzerine yazılan opsiyon işlemlerinden
oluştuğunu söylemek mümkündür.
Opsiyon sözleşmelerinin tanımından hareket
ettiğimizde, bir döviz satın alma (call) opsiyonu, sahibine
belirli bir miktardaki dövizi belirli bir kur üzerinden belirli
bir tarihe kadar satın alma hakkı verir. Bir döviz satma (put)
opsiyonu ise sahibine belirli bir miktardaki dövizi belirli bir
kur üzerinden belirli bir tarihe kadar satma hakkı verir.
4. Swap Sözleşmeleri
Swap sözleşmeleri, işlemin iki tarafının
karşılıklı olarak ödemeleri takas ettikleri bir finansal
sözleşmedir. Söz konusu ödemeler ise faiz ödemeleri ve döviz
ödemeleri şeklinde olabilmektedir. Yani, swap işlemleri faiz
swap’ı ve döviz swap’ı olarak iki şekilde
gerçekleştirilir.
a. Faiz Swap Sözleşmeleri : Faiz swapı,
farklı borçlanma kaynaklarından benzer vadeli ve aynı miktarda
anapara borçlanmış iki tarafın, faiz ödeme yükümlülüklerini,
genelde bir banka aracılığıyla birbirlerine devretmelerini
içermektedir.
Faiz swapı, kredi temin ettikten sonra firmalara
bu kredilerin faizlerini arzuladıkları biçimde ödeme ve kredi
maliyetini düşürme olanağı sağlar. Çünkü swap işlemleri
genellikle riskleri farklı taraflar arasında yapılır. Faiz
swapına girmekle yeni bir borç sağlanmaz ve bir kaynak aratışı
söz konusu değildir. Sadece faiz ödemelerinin yapısı
değiştirilerek, finansman şeklinin yapısı işletmenin nakit akış
yapısına uyarlanmaktadır. Faiz swapları iki farklı şekilde
yapılır;
·
Sabit Faiz –
Değişken Faiz
·
Değişken Faiz
– Değişken Faiz Swapı
b. Döviz Swapları : Döviz swapı, farklı para birimlerinden borçlanmalarla
ilgili nakit akışlarının iki taraf arasında değiştirilmesidir.
Firmalar iki nedenle döviz swapı yapmak isteyebilirler;
·
Firmanın
gereksinim duyduğu para cinsinden borçlanma olanağı yokken başka
bir para birimi üzerinden borçlanma şansının olması
·
İhtiyaç
duyulan fonların, en düşük maliyetle başka bir döviz cinsinden
elde edilerek, istenen döviz cinsi ile swap edilmesi
Döviz
Swapları Üç Aşamada Gerçekleşir :
·
Anaparalar
anlaşmaya varılan kur üzerinden (genellikle spot kur) takas
edilir
·
Taraflar
anlaşılan ve aracı banka tarafından netleştirilen periyodik
faizleri karşılıklı olarak öderler
·
Vade sonunda
anaparalar, taraflarca birbirlerine iade edilir
|