ÜNİTE 1 -
ÜNİTE 2 -
ÜNİTE 3 -
ÜNİTE 4 -
ÜNİTE 5 -
ÜNİTE 6
BANKACILIK : KREDİLER
PÜR
REKABETÇİ ORTAM VE BANKALAR
Bankaların
her biri piyasanın bütününe göre küçük ölçekte iseler, bu
bankaların kredilere uygulayacakları faiz oranını etkileme
güçleri yoktur. Bir diğer deyişle, bu bankalar fiyat üstlenici
durumdadırlar. Eğer durum böyleyse bankalar arasında pür
rekabetçi bir modelden söz edilebilir. Aşağıdaki koşulların
gerçekleşmesi durumunda banka kredileri piyasasının pür
rekabetçi olduğundan söz etmek mümkündür :
Ø
Piyasada
kredi açmak isteyen çok sayıda banka ve kredi almak isteyen çok
sayıda müşteri vardır ve bunların her biri piyasanın bütününe
göre küçük ölçeklidir.
Ø
Her banka
benzer nitelikte kredi sağlamaktadır; yani, ürün
farklılaştırması söz konusu değildir.
Ø
Banka
hizmetlerini kullananlar ve bunları üretenler cari piyasa faiz
oranları hakkında tam bilgiye sahiptirler.
Ø
Herhangi
bir işlem maliyeti söz konusu değildir (yani kredi açmak ve bunu
güvence altına almak herhangi bir maliyet getirmemektedir).
Tam rekabet piyasasını hatırlarsanız, yukarıda pür rekabet
olarak adlandırdığımız piyasa türü ile benzerlik ve farlılığını
ortaya koyabiliriz. Tam rekabet piyasaları yukarıdaki dört
özelliğe ilave olarak, “piyasaya giriş ve çıkışın serbest
olması” şeklinde ifade edilebilecek bir beşinci özelliğe daha
sahiptir.
Bir Banka için Kredi Talep Eğrisi ve Piyasa Kredi Talep Eğrisi
Pür rekabetçi bir piyasada faiz oranı ödünç verilebilir fon
(kredi) arzı ile ödünç verilebilir fon (kredi) talebine bağlı
olarak, bu ikisinin eşitlendiği noktada belirlenir. Şeklin A
bölümünde görüldüğü gibi, bankalar ödünç verilebilir fonları arz
etmekte, işletmeler, devlet ve hane halkları da bu fonları talep
etmektedirler. Şekle göre bu ikisinin eşitlendiği 0 noktasında
denge faiz oranı %20, denge kredi miktarı ise 500 trilyon lira
olarak belirlenmektedir.
Bu
piyasada bankalar fiyat kabullenici oldukları için, piyasada
belirlenen faizi veri olarak kabul etmek zorundadırlar. Bu durum
şeklin B bölümünde bir bankanın piyasada karşı karşıya kalacağı
bireysel kredi talep eğrisinin yatay eksene paralel olarak
çizilmesi ile gösterilmektedir.
Dikkat ederseniz, piyasa bağlamında kredi talep eğrisi negatif
eğimli iken, tek bir banka bağlamında kredi talep eğrisi yatay
eksene paraleldir. Pür rekabetçi bir piyasada bir bankanın
karşılaştığı kredi talep eğrisi tam esnektir. Zira, banka,
kredilere uyguladığı faiz oranını piyasa faiz oranının biraz
üzerine çıkarttığında tüm kredi müşterilerini kaybeder.
Pür Rekabet Koşullarında Bir Bankanın Kredi Kararı
Pür rekabet koşullarında çalışan banka piyasada belirlenen faiz
oranını esas alarak ne kadar kredi açacağına karar vermek
durumundadır ve bankanın amacı karını maksimize
etmektir.
Bankaya karını maksimize etme olanağı veren kredi miktarını
belirleyebilmek için bankanın gelir ve maliyet yapısını bilmemiz
gerekmektedir. Çünkü, bildiğiniz gibi, kar, gelir ve
maliyet arsındaki olumlu farktır. Bir banka, L kadar kredi
veriyorsa ve kredilere uygulanan faiz oranı iL ise, bankanın
krediden elde edeceği gelir ( R),
R = iL x L şeklinde yazılabilir.
Şeklin A bölümünde, aynı faiz oranında bankanın açtığı kredi
miktarı arttıkça faiz gelirinin de artacağını ifade eden R
doğrusu ile bankanın gelir eğrisi gösterilmektedir. Gelir
eğrisinin doğrusal olma nedeni kredilere uygulanan faiz oranının
(iL) açılan tüm kredilerde aynı olmasıdır. Bunun
dışında, açılan kredi miktarı arttıkça bankanın geliri de
artmaktadır.
Kredilerin maliyeti ise C ile gösterilmekte ve iki bileşenden
oluşmaktadır.
Ø
Bankanın
kredi vermek için kullandığı fonların bankaya olan maliyetidir.
Mevduatlara ödenen faiz ile mevduat hacminin çarpımı
mevduatların toplam maliyetini gösterecektir. (C=iD x
D)
Ø
Kredilere
ilişkin ikinci maliyet unsuru bankanın genel yönetim
giderleridir. Bu giderler içerisinde şubede çalışan personele,
uzmanlara yapılan ödemeler, bilgisayar sistemleri ve binalar
için yapılan harcamalar gibi maliyet unsurları yer almaktadır.
Gelir eğrisi doğrusal iken, bankanın maliyet eğrisinin eğri
biçiminde çizilme nedeni, bankanın açtığı kredi miktarını
artırması durumunda maliyetlerin önce azalan oranda (LA
noktasına kadar), daha sonra artan oranda armasıdır. Bu
durumun ortaya çıkma nedeni, azalan verim kanunudur.
Optimal Kredi Miktarının Belirlenmesi
Bir bankanın karının gelirleri ve maliyetleri arasındaki farkla
ölçüleceğini ifade etmiştik. Yukarıdaki şeklin A bölümünde,
bankanın karı gelir ve maliyet eğrileri arasındaki dikey
uzaklıkla ölçülmektedir. Bankanın LA miktarından az
ve LB miktarından fazla kredi açması durumunda
maliyet eğrisi gelir eğrisinin üzerinde yer aldığı için (C>R
olduğu için) zarar etmektedir. Şeklin B bölümünde ise, A
bölümündeki gelir ve maliyet eğrileri arasındaki fark grafiğe
aktarılmaktadır. Elde edilen kar eğrisi farklı miktarlardaki
krediler için elde edilecek karı gösteren bir eğridir. Bu eğriye
göre, LA ve LB kadarlık kredi hacminde
bankanın karı sıfırdır. Nitekim, üstteki grafikten de takip
edeceğiniz gibi bu miktarlarda kredi açıldığında gelir ve
maliyet eşitlenmektedir (C=R). Bankanın karı E noktasında en
yüksek düzeye çıkmaktadır.
Bankaya bu miktar kar elde etme olanağı sağlayan LM kadarlık
kredi ise bankaya kar maksimizasyonu sağlayan kredi hacmidir.
Şeklin A bölümünde gelir ve maliyet eğrileri arasındaki dikey
uzaklık da bu miktar kredi açıldığında en yüksek değere
ulaşmaktadır. Bu noktada gelir eğrisini eğimi ile maliyet
eğrisinin eğimi birbirine eşittir.
Maliyet eğrisinin eğimi marjinal maliyet (MCL)
olarak adlandırılmakta ve bankanın açtığı ilave 1 liralık
kredinin maliyetini ifade etmektedir. Benzer şekilde, gelir
eğrisinin eğimi faiz oranına (iL) eşittir ve
marjinal gelir (MRL) olarak adlandırılmaktadır.
Bu kavram da bankanın açtığı ilave 1 liralık krediden elde
ettiği geliri ifade etmektedir.
Özetlersek, pür rekabet koşulları altında faaliyet gösteren bir
banka için kar maksimizasyonu koşulu kredilerin marjinal
maliyetinin kredilere uygulanan faiz oranına eşitlendiği kredi
hacmidir veya kısaca kar maksimizasyonu koşulu
MCL< iL
=>
Banka
kredi hacmini artırarak karını artırır
MCL= iL
=>
Kar
maksimizasyonu sağlanır
MCL>
iL =>
Banka kredi
hacmini arttırdığı zaman karı azalacaktır
Benzer sonucu bankaya ait marjinal gelir ve marjinal maliyet
eğrilerini çizerek de elde edebiliriz. Aşağıdaki şekil pür
rekabet koşullarında çalışan bir banka için söz konusu eğrileri
göstermektedir. Piyasa koşullarında belirlenen %20’lik faiz
oranı (iL) banka tarafından açılacak kredilere olan
talebi ifade eder. MCL eğrisi ise bankaya ait
marjinal maliyet eğrisidir. A noktasında marjinal maliyet faiz
oranına eşittir. Bu noktaya karşılık gelen kredi miktarı LM
= 100 trilyon liradır ve bu miktar bankaya kar
maksimizasyonu sağlayan kredi miktarıdır. Şekilde yer alan ACL
eğrisi, bu bankaya ait ortalama maliyet eğrisidir. L kadarlık
kredi açmanın bankaya olan ortalama maliyeti
TCL
ACL = -------- şeklinde hesaplanır.
L
Örneğin, banka 100 trilyon liralık kredi açtığında, bu fonun
bankaya maliyeti 15 trilyon lira ise, ortalama maliyet 15/100 =
0,15 olarak bulunur. Dikkat ederseniz, bankanın açtığı
kredilerin ortalama maliyeti TL cinsinden bir değer değil, oran
olarak ifade edilen bir değerdir. Tıpkı faiz oranında olduğu
gibi, kredilerin ortalama maliyeti verilen kredilerin yüzdesi
olarak ölçülmektedir.
Şekil kullanarak bankaların ne kadar kar elde ettiğini de
belirleyebiliriz. Bankaya kar maksimizasyonunu sağlayan kredi
hacmi LM = 100 trilyon liradır. Şekildeki A ve B noktaları
arasındaki açıklık kredilerden elde edilen faiz oranı (%20) ile
bu miktar kredinin bankaya olan ortalama maliyeti (%15)
arasındaki farkı ifade eder. Buna göre söz konusu fark % 5’tir.
Banka açtığı 100 trilyon liralık krediden 100 trilyon x 0,05 = 5
trilyon lira kar elde edecektir. Bu kar şekilde gösterilen
taralı alana eşittir.
BANKALARIN PİYASA GÜCÜNE SAHİP OLMASI
Pür rekabet koşullarında çalışan bankaların aksine, piyasa
gücüne sahip olan bankalar kredilere uyguladıkları faiz oranı
üzerinde bir ölçüde kontrol gücüne sahiptirler. Piyasa gücüne
sahip bir bankanın açacağı krediye uygulayacağı faiz oranı
piyasa tarafından belirlenen faiz oranı değil, bankanın açmayı
tercih ettiği kredi miktarına bağlı olarak belirlenen faiz
oranıdır. Çünkü bu tür bir banka, aşağı doğru eğimli bir kredi
talep eğrisi ile karşı karşıyadır. Negatif eğimli kredi talep
eğrisi diğer bankalara göre daha yüksek faiz uygulasa da kredi
almak isteyenlerden bazılarının yine de bu bankayı tercih
edeceğini gösterir.
Piyasa Gücünün Kaynakları
Piyasa gücü doğuran en önemli faktör, ölçek ekonomileridir.
Tekel konumunda olan bir banka, kredi piyasasının tamamını
kontrolünde bulunduran tek bir bankanın bulunması durumunda
ortaya çıkar. Örneğin küçük bir kasabada tek bir bankanın
bulunması.
Eğer piyasada yeterli düzeyde ölçek ekonomisi mevcut ise, tek
bir banka kredi piyasasında belirleyici konuma gelebilir. Bu tür
tekelci bir banka negatif talep eğrisi ile karşı karşıyadır.
Negatif eğimli talep eğrisi piyasa gücüne sahip bankanın
daha fazla kredi açabilmek için kredi faiz oranını düşürmesi
gerektiğini ifade eder.
Kredi Gücüne Sahip Bankanın Kar Maksimizasyonu
Piyasa gücüne sahip bankanın kredilere uygulayacağı faiz oranı
bankanın açtığı kredi miktarına göre belirlenmektedir. Bankanın
kar maksimizasyonu şartı, marjinal maliyetin (MCL)
marjinal gelire (MRL) eşit olduğu noktada
gerçekleşir.
Oligopolcü Piyasa Yapısı
Bir mal yada hizmeti sadece birkaç firmanın ürettiği piyasa
oligopol piyasasıdır. Piyasada sadece birkaç bankayla rekabet
eden bankalara ise “oligopolcü banka” denir.
Oligopolcü yapıya sahip bankacılık sektörünün en önemli özelliği
piyasadaki bankaların karşılıklı olarak birbirlerinin karlarına
bağlı olarak karar almalarıdır. Oligopolcü bankalar arası bu
bağımlılığın derecesi “yoğunlaşma oranı” ile ölçülür.
Yoğunlaşma Oranı :
Bir
sektördeki 5 veya 10 firmanın, sektörün toplam üretimdeki veya
gelirindeki paylarının toplamıdır.
Oligopolcü firmaların birbirlerine bağımlı olmaları, bu
bankaların aldıkları kararların ve yaptıkları tercihlerin
stratejik unsurlar içereceği anlamına gelir.İktisatçılar bu tür
stratejik kararları “oyun teorisini” kullanarak incelerler. İki
bankalı oligopol piyasası için denge çözümü; her iki bankanın da
düşük faiz uygulayarak sıfır karla çalışmasıdır.
BANKALAR VE EKSİK BİLGİLENME
Bankalardan borçlanan bazı müşteriler kredi borçlarını geri
ödemede sorunlar yaratabilirler ve bu sorunlu krediler bankanın
karının azalmasına neden olur. Şüphesiz, bir banka kredi
kullanmak isteyen kişinin bunu geri ödemeyeceğini biliyorsa, bu
müşteriye krdi vermez. Oysa, bankalar bu konuda daha önce
tanımladığımız bir sorunla karşı karşıyadırlar : Eksik
bilgilenme veya asimetrik enformasyon.
Tam Bilgilenme (Simetrik Enformasyon)
İlk olarak piyasada eksik bilgilenmenin söz konusu olmadığını,
kredi kullananların ve bankaların, bir kredinin geri ödenmesi
konusunda ayrı bilgiye (simetrik enformasyona) sahip olduklarını
düşünelim. Örneğin, düşük gelir grubuna dahil bir kredi
müşterisinin borcunu geri ödeme olasılığının % 10, yüksek gelir
grubuna dahil kredi müşterilerinin ise borcunu geri ödeme
olasılığının % 90 olduğunu kabul edelim.
Buna göre, eğer simetrik enformasyon söz konusu ise, belirli bir
faiz oranı için, yüksek gelirli bir müşteriye açılan krediden
beklenen getiri, düşük gelirli müşteriye açılan krediden
beklenen getiriye göre daha yüksektir. Bu nedenle, bankanın
düşük gelirli müşteriye kredi açabilmesi için, krediyle
üstlenilen geri ödememe riskini telafi edecek ölçüde yüksek bir
faiz oranının uygulanması gerekir. Bir diğer deyişle, banka,
yüksek gelirli müşterilerine uygulayacağı kredi faiz oranı ile
düşük gelirli müşterilerine uygulayacağı kredi faiz oranı
arasında bir farklılaştırma yaratma yoluna gider.
Gördüğünüz gibi, piyasada tam bilgilenme söz konusu olduğu
zaman, yüksek geri ödememe riski ve düşük geri ödememe riski
arasında bir bağlantı kurulmamakta, bu gruplar birbirlerini
sübvanse etmemektedirler.
Eksik Bilgilenme ve Ters Seçim
Eksik bilgilenme durumunda krediyi kullanan kişi, bu krediyi
geri ödeme gücü ve niyeti konusunda bankadan daha iyi bilgiye
sahiptir. Örnek olması açısından, kredi kullanmak isteyen iki
tip müşterinin varlığını kabul edelim : Bay Dürüst ve Bay
dalavereci. Bu iki müşteri kişilikleri dışında (ki bu değişken
gözlemlenebilen bir değişken değildir) tüm özellikleri (aynı
gelir grubuna dahil olmaları gibi) ile aynıdır. Basitlik
sağlamak açısından Bay Dürüstün borçlarını % 90 olasılıkla geri
ödediğini, Bay Dalaverecide ise bu oranın ancak % 10 olduğunu
kabul edelim.
Bu
örneğimizde, kredi kullanmak isteyen iki kişi borçlarına ne
kadar sadık kaldıklarını bildikleri, ancak banka bunu bilmediği
için eksik bilgilenme söz konusudur. Banka dürüst olan ve
olmayan bu müşterileri ayırt edemeyeceği için her ikisine de
aynı faiz oranını uygulamak durumundadır. Uygulanacak faiz
oranı, simetrik enformasyonun söz konusu olması durumunda
bunların her birine uygulanacak faiz oranın ortalaması
olacaktır. Bu durumda banka dürüst müşteriye, simetrik
enformasyonun söz konusu olması durumunda uygulanacak faiz
oranından daha yüksek bir faiz, dürüst olmayan müşteriye ise
simetrik enformasyon durumunda uygulayacağından daha düşük bir
faiz uygulamış olacaktır.
Kısaca, dürüst olmayan müşterilerin çoğunlukla kredileri geri
ödememelerinin maliyeti, dürüst müşterilere daha yüksek faiz
uygulayarak telafi edilmektedir. Yani, simetrik enformasyonda
söz konusu olmayan, dürüst müşterilerin dürüst olmayanları
sübvanse etmeleri olgusu, asimetrik enformasyonun söz konusu
olması durumunda gündeme gelmektedir.
Ancak, asimetrik enformasyonun maliyeti bu kadarla bitmez.
Dürüst müşterilerin bir kısmı simetrik enformasyon durumunda
ödeyeceklerinden daha yüksek bir faiz oranı ile karşılaştıkları
için kredi kullanmama kararı verebilirler. Bu durumda dürüst
müşterilerin kredi talebinde bir düşüş söz konusu olur. Bu da,
toplam kredilerden dürüst olmayanların aldığı payın artması
anlamına gelmektedir. Banka, daha fazla batık kredi sorunu ile
karşılaştıkça kredilerin artan marjinal maliyetini
karşılayabilmek için kredi faizlerini daha da yükseltir.
Yükselen faiz oranı karşısında bankadan kredi kullanan dürüst
müşterilerin bir kısmı daha kredi talep etmekten vazgeçer.
Sonuçta faiz oranını sürekli yükselten banka, kredi talep
edenlerin çok büyük bir kısmının dürüst olmayan müşterilerden
oluştuğu bir talep yapısı ile karşı karşıya kalır. Bu durumun
ters seçim olarak adlandırılır.
Piyasada eksik bilgilenmenin olması durumunda kredi faiz
oranlarında meydana gelen artışlar geri ödenmeyen (batık)
kredilerin oranında bir artış meydana getirir.
Bankaların eksik bilgilenme sorununun çözümü için bazı yöntemler
geliştirmişlerdir. Bu yöntemler arasında en çok kullanılanlar
müşterilere ait kredi riskini tespit etmeyi amaçlayan müşteri
kredi raporlarının oluşturulması, kredi karşılığında yüksek
değere sahip teminatların istenmesi, yapılacak yatırımın bir
kısmının müşteri tarafından karşılanarak kalan kısmının banka
kredisi ile tamamlanması gibi yöntemler yer alır. Öte yandan,
bankalar alınan kredinin geri ödenmemesi durumunda borçluya
hiçbir şekilde anlayış gösterilmeyeceği şeklinde bir anlayışın
oluşması için de çaba gösterirler.
|