Hizmet Sektörü Hipotezleri
Genelde mikro iktisat ile ilgili ders kitapları
istihdamın hizmet sektörlerine geçişiyle ilgili iki
farklı yaklaşım üzerinde durmaktadır. Bunlardan bir
tanesi talep cephesiyle, diğeri ise arz cephesiyle
ilgilidir. Talep cephe hipotezi, esas itibariyle
hizmet sektörlerine harcanan gelirin yüksek marjinal
harcama eğilimi ile ilgili bulunmaktadır. Bu
hipotezi destekleyen en önemli oluşum esas
itibariyle GSMH istatistiklerinden gelmektedir. Bu
istatistik bulgularına göre, birey başına gelirin
artmasıyla, hizmet sektörlerine yönelik harcamaların
payı da artmaktadır.
Arz cephesi hipotezi ise, sektörler arası teknolojik
gelişme oranı önem vermektedir. Bu görüşe göre,
diğer sektörlere özellikle imalat sanayiine nazaran
emekten tasarruf eden teknolojik gelişmelerin oranı
hizmet sektörlerinde ortalama olarak daha düşüktür.
Bu yüzden hizmet sektörlerindeki verimlilik
düşüklüğü, istihdamın sektörler arası dağılımını
etkilemektedir. Böylece, ekonominin diğer
kesimlerine nazaran bu sektörün meydana gelen fark,
ortadan kalkana ve hizmet sektörlerindeki üretim
eksikliği kaybolana kadar işgücü diğer sektörlerden
buraya kayacaktır.
Bu yeni denge halinde, hizmet sektörleri
daha öncekine nazaran toplam_istihdamın daha büyük
bir kısmına iş imkanı sağlayacaktır. Böyle bir
sonucu doğuran kuşkusuz toplam tüketim içinde hizmet
sektörlerinin nisbi fiyatlarının artışıdır. Bu
alanda örneğin Summers'in 1985'te yaptığı bir
araştırmada da ortaya koyduğu gibi, işgücünün
sektörel dağılımında talepteki değişmeden ziyade
verimlilikteki sektörler arası farklar daha büyük
bir rol oynamaktadır
Sektörlerarası verimlilik artışıyla ilgili
mukayeseli araştırmalar da yapılmıştır. Bunlar
arasında Slow'un 1957, Denisan'un 1962 araştırması
gösterilebilir. Yapılan başka araştırmalara göre,
1973 petrol krizini takiben ülkelerin birçoğunda
genel olarak verimliliğin düştüğü gözlenmiştir. Bu
araştırmalar, hizmet sektörlerinin büyümesinin
toplam verimlilik artışı üzerine etkileri
konusundaki tartışmaları gündeme getirmiştir.
1985'de Kendrick tarafından ABD'de yapılan ayrıntılı
bir araştırmaya göre, malların üretiminde emek
prodüktivitesi son 35 yılda 2.8 oranında ortalama
artmasına mukabil, hizmet sektörlerinde verimlilik
sadece 1.9 oranında yükselmiştir. Ayrıca, malların
üretimindeki ortalama toplam faktör
prodüktivitelerine bakıldığında mal üretiminde 2.2
olan ortalama artış oranı, hizmet sektörlerinde
1.3'e düşmektedir.
Özellikle elde edilen bulgulara göre, 1973'ten sonra
ABD'de hizmet sektörlerindeki verimlilik düşüşü,
malların üretimindeki verimlilik düşüşünden daha
güçlüdür. Ayrıca, hizmet sektörlerinin
alt-sektörlerinde verimlilik düşüklüğü farkları,
birinden diğerine önemli değişiklikler
göstermektedir. Özellikle verimliliğin düşüş
dönemlerinde, toplam faktör verimliliklerine nazaran
emek prodüktivitesi hizmet sektörlerinde daha hızlı
düşmektedir.
Araştırmacılar genelde bu durumu, mal
üretimine nazaran hizmet sektörlerinin ortalama
olarak daha emek yoğun oluşuyla açıklamaktadırlar.
Wieczorek'in görüşüne göre, hizmet sektörlerinde
istihdamın genişlemesiyle toplam verimliliğin
yavaşlaması arasında bir ilişkinin varlığı bütün bu
araştırmalara rağmen tam anlamıyla
doğrulanmamıştır. Romer'e göre ise, işgücüne yeni
girenlerin hizmet sektörlerine kayması, bu sektörde
emekten tasarruf eden yeniliklerin ortaya çıkışını
önlemiş ve ekonominin diğer kısmıyla bu sektördeki
teknoloji farkını genişletmiştir.
1985'te Baumol, Batı toplumları için çok ilginç bir
sorunu gündeme getirmiştir. Acaba düşük verimlilik
artışıyla hizmet sektörlerinin gittikçe büyümesi
tüm ekonominin daha düşük bir büyüme hızına sahip
olması sonucunu mu yaratacaktır? O'nun görüşlerine
göre, hizmet sektörlerinin toplam verimlilik
büyümesine katkılarının genel istatistikler
tarafından yeterli ölçüde değerlendirilmemesinden
dolayı böyle bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu tip
hizmetlerin verimli bir girdi olarak dikkate
alınmaması ve bunların spesifik yolları üzerinde
durulmaması, böyle bir sonucu yaratmaktadır. Arge
faaliyetleri bu tip hizmetler için bir örnek olarak
sayılabilir.
Aslında, araştırma ve geliştirme sonucu ortaya çıkan
teknolojik yenilikler, tüm ekonominin verimliliğini
yükseltmektedir. Benzer şekilde, işletme yönetimi
faaliyetleri, toplam ekonomideki verimliliğin
artışını etkilemektedir. Aslında bazı yazarlara
göre, hizmet sektörü ekonomideki farklı üretim
blokları arasında bir bağ kurmak suretiyle tüm
ekonomiye üretken bir girdi sağlamaktadır.
Bu bakış açısından, hizmet
sektörlerindeki büyüme, toplumun tüm verimlilik
seviyesini etkileyecektir. Bu görüşe göre, yüksek
seviyede geliştirilmiş bir ilişkiler ağı, üretim
sürecinde daha geniş ve daha derin bir uzmanlaşmayı
getirecektir. Bu da üretimin birim maliyetinin
düşmesi sonucunu yaratacaktır. Eğitim ve sağlık
hizmetleri de toplam verimlilik artışına etki yapan
diğer hizmet sektörleri olarak sayılabilir. Benzer
şekilde, eğitim ve sağlık hizmetlerinin seviyesinin
yükseltilmesi, toplumda insan kapitaline yaptığı
etki dolayısıyla toplumda verimliliği artıracaktır.
|